Fahri Sağlık

BEN MUALLİM OLARAK GÖNDERİLDİM

“24 Kasım Öğretmenler Günü” kutlu olsun. İnsanlığın atası Hz. Âdem ilk öğretmendir. Allah tealanın elçileri bütün peygamberler bu şerefli görevi yapmışlardır. Özellikle “Ben muallim olarak gönderildim” diyen kâinatın efendisi sevgili peygamberimiz cahiliye toplumu olarak anılan bir toplumu bir gül bahçesine, zamanını asrısaadete çevirerek dünya tarihinde emsaline erişilmez bir öğretmenlik örneği göstermiş, cahiliye toplumunu örnek medeni bir toplum haline getirmiştir.

Hz. Peygamberin öğretmenliği bütün öğretmenlerimizin ilham kaynağı olmalıdır. Tarih boyunca Peygamberlerin varisleri öğretmenlerimize yerine getirdikleri bu şerefli görevleri dolayısıyla hak ettikleri değer verildiği ölçüde medeniyet basamakları yükselmiş, hocasının atının ayağından sıçrayan çamuru mukaddes bilen bir anlayış, tarihte lâyık olduğu değeri görmüştür.

İlk emri “OKU” olan yüce kitabımıza iman etmiş, Hz.Muhammed ( sav )’in “İlim Çin’de de de olsa gidin alın” buyruğunu düstur edinmiş, “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” sözünü yol bellemiş bir inancın temsilcileri olan bizler bu değerli insanları bağrımıza basar, saygı ve sevgilerimizi esirgemeyiz. Öğretmenler öldükten sonra da iyi amelleri kesilmeyecek bahtiyar insanlardır. Sevgili peygamberimiz; “İnsan ölünce üç şey dışında ameli kesilir: Sadaka-i câriye (faydası kesintisiz sürüp giden sadaka), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlât. ” ( Müslim, Vasiyyet, 14) , “Bir ilim öğreten kimseye-onların sevabında bir eksilme olmaksızın- öğrettiği ilimle amel edenlerin kazandıkları sevap kadar sevap verilir.” ( İbn Mace, Sünnet, 20 ) buyurmuşlardır.

İlgili Makaleler

Öğretmen, öğreten kişi. Peki temelde neyi öğretmeli? İlim sadece bilgi yükleme çabası mıdır? Elbette hayır. Kültürümüzde ilim imanla yakından ilişkilidir. Fikren olduğu kadar ruhen de yükselme gayretidir. “ Allah’a karşı ancak, kulları içinden alim olanlar huşu ( derin saygı ) duyarlar.” ( Fatır,35/28 ) ayeti, bilgi ve iman arasındaki ilişkiyi vurgular. “ De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ( Zümer, 39/9 ) ayeti de bilgi-iman birlikteliğinin bir başka ifadesidir. Peygamberlerin mesajının özü bilgidir. Peygamberimiz “Öğreten, öğrenen, dinleyen ya da ilmi seven/destekleyen ol, beşincisi olma, helâk olursun!” ( Darımi, Mukaddime, 26 ) diyerek Müslümanlara bilgiye dayalı bir hayat anlayışı öğütlemiştir. Peygamberimiz ilim öğrenme ve onu başkalarına öğretme işinin, kişiye nasıl üstünlük kazandırdığını şöyle vurgulamaktadır: “Ancak iki kişiye gıpta edilir: Onlardan biri, Allah’ın kendisine mal verdiği ve Hak yolunda o malı harcamasına imkân tanınan kişi, diğeri de Allah’ın kendisine hikmet verdiği ve onunla hüküm veren ve onu başkalarına öğreten kişidir.” ( Buhari,İlim,15 )

Öğretmek sadakadır. “Sadakanın en faziletlisi, Müslüman’ın bir bilgi öğrenmesi, sonra da o bilgiyi Müslüman kardeşine öğretmesidir.” ( İbn Mace, Sünnet, 20 ) Bilgi en etkili güçtür. Gerek insan-toplum, gerekse insan-tabiat ilişkilerinde bilgi çağımıza adını verecek kadar önemli bir konuma sahiptir.

Değişen şartlar içerisinde kurumsal bir yapıya bürünen bilginin bir maliyetinin ve bedelinin olması tabiîdir. Ancak bilgiyi bir sömürü, baskı ve manipülasyon aracı olarak kullanmak, bilgi kirliliği oluşturarak doğru ve gerçek bilgiyi perdelemek ve bunun sonucunda da aslında ruhları ve zihinleri kirletmek asla tevessül edilmemesi gereken bir iştir. Müslüman’ın ahlâkî duyarlılığı kuşkusuz bilgi alanını da içine almaktadır. Bu bakımdan bilgi, temelde ferdin kendi iç dünyasının bir inşasıdır. Bilgi üzerinden kurduğu bütün ilişkilerin nihayetinde kişinin kalbini, ruhunu ve vicdanını ilgilendiren bir yönü vardır. Bilgi hem insanın hem de toplumun faydasına dönük bir vasıtadır. Nitekim Abdullah b. Amr, Resûlullah’ın (sav) şöyle dua ettiğini nakletmiştir: “Allah’ım! Huşû duymayan kalpten, kabul edilmeyen duadan, doymayan nefisten ve fayda vermeyen ilimden sana sığınırım. Bu dört şeyden sana sığınırım. ”               ( Tirmizi, Deavat, 68 )

Kuşkusuz, kendini bilen, Rabbini de bilir. Yunus’un dediği gibi:

“İlim ilim bilmektir,

İlim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsin,

Ya nice okumaktır?!”

Dünyada Allah’tan başkası önünde boyun eğmeyen ancak hocalarının önünde eğilmekten yüksünmeyen cihan sultanlarının, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ” Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştireceksiniz ” sözleriyle öğretmenlerimizi baş üstünde tutan ecdadın torunları olarak, bizleri yetiştiren aziz öğretmenlerimizin, öğretmenler gününü bir kez daha  kutluyor, ebediyete intikal eden sevgili öğretmenlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu