Fahri Sağlık

KUDÜS’ÜN STATÜSÜ

Doğrusunu söylemek gerekirse statü falan kalmadı aslında. Kabadayı edasıyla ben yaptım oldu diyorlar, olmaz filan dense de dediklerini uyguluyorlar. Türkiye dışında gösterilen göstermelik cılız itirazlar çok geçmeden unutuluyor. Eğer Türkiye olmasaydı çoktan kabul ettireceklerdi Kudüs’ün İsrail’in başkenti oluşunu. Bugün ABD’nin çılgın ve şımarık başkanının desteği ile bunu gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Eminiz ki hevesleri kursaklarında kalacaktır. Hele koskoca İslam dünyası bir uyansa… uyandıracak yiğitler var elbette. Mevlam sayılarını artırsın. İşte o zaman gör bakalım zalimlerin akibeti ne olacak. Kaçacak delik, arkasına saklancak bir ağaç veya taş arayacaklar ama nafile. Ağaçlar ve taşlar bile zalimlerin hak ettikleri zezaya çarptırılması için dile gelecek ve arkasına saklananları haber vereceklerdir.

Önce Filistinli kardeşlerimizin yirminci yüzyılın başında, ortasında ve sonunda sahip olduğu topraklara kısaca bir göz atalım.

 

İlgili Makaleler

Görğldüğü gibi yüzyılın başında ve ortasında Kudüs Filistin toprağı. 1948 Tarihinde  Birleşmiş Milletler güya bir çözüm buluyor ve kurt-kuzu misali Filistin toprakları İsraile peşkeş çekiliyor. Bu arada Kudüs ikiye bölünerek batısı İsraile, doğusu Ürdün kontrolünde Filistinlilere bırakılıyor. 1967 de İsrail Kudüs’ün tamamını  işgal ediyor ve Filistin topraklarına Yahudileri yerleştirerek zapt ediyor.

Bugün Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa ve Kudüs İsrail tarafından yönetilmektedir. İsrail’in Kudüs’ü Yahudileştirmeye yönelik çalışmaları devam etmektedir. Arap Müslümanları şehirden çıkarmak için yaptıkları planları adım adım uyguluyorlar. Siyasi ve demografik harritayı değiştirmeye çalışıyorlar. Kudüs Şehri adaletin ve hukukun hakim olduğu bir ortamı aramaktadır ve bu ortama kavuşacağı günleri özlemle beklemektedir.

Batı Kudüs yeni bir yerleşim yeridir. Kudüs denince akla doğu Kudüs gelir. Doğu Kudüs’te Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı surların içinde Harem-i Şerif bulunmaktadır. Harem-i Şerif; Mescid-i Aksa’nın ve Resulullah (SAV)’ın Mi’rac’a yükseldiği yer olan, şimdi Kubbetü’s-Sahra’nın bulunduğu alandır. Hani “Etrafını mübarek kıldık.” diyor ya Cenab-ı Hak; işte o mübarek etrafıyla beraber o alanın ismi Harem-i Şerif’tir. Harem-i Şerif, Doğu Kudüs’te bulunmaktadır. Yahudiler için, Harem-i Şerif’in alt duvarlarından bir tanesi ağlama duvarı olarak bilinmektedir. Bu da Doğu Kudüs’tedir. Hıristiyan itikadına göre Hz. İsa (as)’ın çarmıha gerildiği; bizim itikadımıza göre Hz. İsa’nın göğe yükseldiği yer olan ve şimdi üzerinde Kabir Kilisesinin bulunduğu mekan da doğu Kudüs’te bulunmaktadır. Dolayısıyla ümmet-i Muhammed için, Hıristiyanlar için, Yahudiler için mukaddes olan Kudüs; Doğu Kudüs olan bölgedir.

Birleşmiş Milletler 29 Kasım 1947’deki Kararı’nın 3.bölümü, 14.maddede, Kudüs’e ayrı bir statü veriyordu. Buna göre; Kudüs, Uluslararası özel bir rejim ile ayrı bir varlık, bir corpus seperatum (Kudüs ve civarını içine alan ve üç din mensupları arasında olaylar çıkmasın diye BM tarafından idare edilen bölge ) olacak ve Birleşmiş Milletler Vesayet Konseyi tarafından yönetilecekti. Vesayet Konseyi 21 Nisan 1948’de Kudüs için 44 maddelik bir statü tasarısını kabul etmiştir. Birleşmiş Milletler’in 1947’de aldığı karara göre Filistin bölgesi toprakları üzerinde iki devlet kurulacaktı. Birisi Yahudi devleti, bir diğeri de  Filistin devleti. Bu karara istinaden daha sonra 1967’de Batı Şeria ve Gazze işgal edildiğinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi; “Bu topraklar, Doğu Kudüs dahil Araplara aittir ve İsrail konvansiyonlarına göre, uluslararası anlaşmalarına göre bu topraklara kendi nüfusundan nüfus geçiremez. Oraya nüfus transferinde bulunamaz, bu yasaktır. Orada sivil imar faaliyetlerine girişemez, yerleşim yerleri kuramaz. Kudüs’ün statüsü şudur: Batı Kudüs ve Doğu Kudüs olmak üzere Kudüs ikiye ayrılmıştır. Batısı Yahudilere aittir. Doğusu, her dine göre mukaddes olan yerlerle beraber, Araplara aittir.” Diye karar aldı. 1980’de Birleşmiş Milletlerin bu yasa hükmündeki kararına rağmen, İsrail parlementosu doğu Kudüs, Gazze ve Batı Şeria’nın hemen hemen tamamını iltihak kararı almıştır ve aynı zamanda hem doğu Kudüs’e, hem Batı Şeria’nın başka bölgelerine, hem de Gazze’ye nüfus transferi yapmış oralara yerleşim yerleri kurmuştur. Batı Şeria topraklarının üçte ikisi istimlak edilmiş Filistinlilerin elinden alıp Yahudi yerleşimcilere verilmiştir.

İşte hür ve sözüm ona adil dünyanın adaleti.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu