Günlük hayatta gayet nazik ve beyefendi olan Menderes’in idamdan önce yazdığı son mektubundan bir bölüm sunalım.
“Hayata veda etmek üze olduğum şu anda, devletime ve milletime dargın değilim. Sizlere de dargın değilim. Hakkımda ölüm kararı veren sizlerin ve diğer zevatın iplerinin hangi ellerde olduğunu gayet iyi biliyorum. Efendileriniz tarafından nasıl idare edildiğinizi de çok iyi biliyorum. Onlara da dargın değilim. Dirimden korktunuz amma, korkmayacaktınız. Ölüme karar-ı metanetle gittiğim şu andan itibaren, ölü naşımdan korkunuz. Adnan Menderes’in naşı ve ölüsü, sizi ebediyete kadar takip edecek ve bir gün silip süpürecektir. Bütün işkencelerinize ve darağacı kurmanıza rağmen, merhametim ve dualarım sizlerle beraberdir.”
İdamdan sonra, İDAM KARARI, mahkeme masrafları ve CELLÂT ücretinin belirtildiği 150 lira ödeme ilamı, Menderesin evinin kapısına asılmıştır. Yapılan zulümlerin anlatımına böyle küçük sütunlar yetmez. Bayar’ın banyodaki intiharından mı bahsedeyim, yoksa yassı adaya gelen ziyaretçilere “hainlerin yakınları” diye hitap edilişini mi bahsedeyim. Veya Ord. Prof Sedat Tavaf’ın prostat muayenesini mi bahsedeyim. Rahmetli Adnan Menderesin idam infazından sonra, cellât ücreti, idam edilen sehpanın ve ipin ücreti için, eşi Berrin hanımın icraya verildiğini mi bahsedeyim. Dar ağacında sallanan cesede yapılan hakaretleri mi bahsedeyim. Dahası da var. İpte sallanarak dönen ölünün ayağındaki rugan ayakkabıların kimler tarafından, nasıl alındığını mı bahsedeyim. İnsan bunları yazmaya bile tiksiniyor.
Çoğu makalelerimde bu olayları niye anlattığıma gelince;
İhtilallarla, toplumlara mal olmuş liderlerin katledilmesi, nesiller boyu unutulmayıp vicdanlarda kanayan bir yara haline dönüştüğünü günümüz isyancılarının anlaması için.
Ülkemizde ve çevremizde, yeni bir siyasi anlayışın gelmeye başladığı şu günlerde, kimsenin kimseyi incitmeden, siyaset yapmayı kavraması için.
Amacımız geçmiş yaraları kanatmak değil, tarihteki taaa Kerbela’dan bu yana unutulmayan acı olaylardan ders çıkarıp, yeni acı olayların yaşanmaması gerektiğini her kesimin ve her kısmın yüreğinde yaşatmasını arzuladığım için.
Düşüncesi, partisi, inancı, rengi, ırkı, makamı ne olursa olsun, toplum bireylerinin birbirini olduğu gibi kabullenerek yaşamayı benimsemesi için.
Rahmetli Menderesin mahkemelerde dile getirilmeyen esas suçunun “tanrı uludur, tanrı uludur” diye okutulan ezanın, esas hali olan “Allahu ekber, Allahu ekber” şeklinde okutulmasını sağladığı ve din düşmanlarının, kin duygularını bilediğinden idam edildiğini toplumun öğrenmesi için.
Seçim yolu ile iktidar olamayan anlayış ve kuruluşların, toplumu isyana ve inkâra sevk etmesinin ülke menfaatlerine ve toplumlara zarar vereceğini idrak edip, “eteğindeki taşı dökmelerini” çok arzuladığım için.
Allahın yarattığı canı, yine Allahın alabileceğini benimsememiz için. Hoşça kalın.
z’ün anlatımları haricinde, pek yakında yassı adadaki açıklanmayan arşivlerdeki diğer evraklar da açıklanacaktır inşallah. Adnan Menderesin son mektubundan bazı bölümleri yazmak, okuyucularımı rahatlatacaktır kanısındayım. Günlük hayatta gayet nazik ve beyefendi olan Menderesin, son mektubundan bir bölüm sunalım. Devam edecek.
Rahmetli Sait Soydan Yılmaz’ın yazısıdır…