AĞA YAPAR YARDIMCI BOZAR
Ülkedeki aklıselim Ağa’nın derdi bin, bilmeyenin iki bin…
Günlerden bir gün yeni bir yıla girerken halkla yapılan buluşmaların birinde Ağa bir laf etmiş ve demiş ki ‘ Bugün sizin gününüz. Madem öyle sizin için buralar ücretsiz.’ belirli bir cemiyeti temsil ettiğini düşünen cambaz ise hemen fırlamış ‘Müjdeler olsun’ diyerek bu haberi yaymış yaymakla da kalmamış gördünüz mü Ağa ne cömert demiş. Gel zaman git zaman Ağa’nın bu sözü yapılan bir mecliste belirli kararlara takılıp kalmış. Bizim Ağa’ya da sözünden caymak kalmış.
Haliyle verilen müjde fos çıkınca, ahali ayaklanmış. Hadi bu müjde neyse de çantada keklik görülen müjdeler ne olacak şimdi? Mecliste takılımı kalacak yoksa sular seller gibi akacak mı?
BAL TUTAN PARAYI ÖDER
Adı Bal olurda parasız olur mu? Elbette ki olmaz o yüzden siz Ağanın söylediğine değil yapılan icraata bakın. Bu durumda halk, dilden dile konuşur ağanın yüzüne söyleyemedikleri gerçekleri arkasından konuşur olmuş. Ey ahali duyduk duymadık demeyin diyen Ağa ise ‘Kral çıplak’ sözlerini hala anlayamamış.
Uzun zamandır Ağa’dan geçinen Demir zırhlı cambaz ise oğlunun derdine düşmüş. Ona buna yakınan cambaz ‘Ağa bana yamuk yaptı. Oğlumu işe alacaktı. Birini aldı diğerini bıraktı derken kente yeni geleceklere haber salmanın peşine düşmüş. Kalbi yarım haktan korkmayan ve içinde demirden ziyade ağır zincirleri taşıyan cambaz’a kentete ki diğer cambaz haber salmış ’İki cambaz bir ipte oynamaz ‘Cambazlıkla beylik olmaz…
BİR ANEKTOD
TOPAL KOYUN
Yaşlı bir çoban koşarak Yavuz’un huzuruna gelir
– Sulağımıza hoş geldin Ağam! Görüyorum ki yorgunsun, açsın. Bu fakire misafir olursan gönül alırsın, demiş.
Yavuz Sultan Selim Han:
– Ben tek başıma değilim çoban baba. Ardımda koca bir ordu var, buyurunca, çoban tevekkülle boynunu büktü ve:
-Allah Teâlâ kerimdir. Hele sen bir mola ver. Misafir kısmetiyle gelir, dedi.
Sultan Selim Han:
“Bunda bir hikmet olsa gerektir” diyerek ordusuna mola emri verdi. Çadırlar kuruldu. Çoban sürüden dört koyun seçerek yüzüp temizledi ve kazana koydu. Sonra Sultan Selim Han’a:
DİKKAT ET KIRMASINLAR
-Sultanım, askerler eti yerken kemikleri kırmasınlar, diyerek tembihte bulundu.
Kazanlarda etler pişirildi ve gaziler davet edilerek kemiklerin kırılmaması bir daha tembihlendi. Nöbet nöbet sofralara oturuldu. Bütün ordu doyuncaya kadar koyunlardan yemelerine rağmen bu dört koyunun etlerini bitiremediler. Sonra çoban, kemikleri bir araya getirerek dua etti. Askerler “Âmin” dediler. Koyunlar Allah Teâlâ’nın izniyle dirildiler ve sürüye tekrar katıldılar. Sadece koyunlardan biri topallıyordu. Olanlara herkes şaşırmıştı. Yavuz Sultan Selim Han, çobana:
– Bu niçin topallıyor? diye sorunca çoban:
– Bir kemiği noksan olduğu için, dedi.
Bunun üzerine Sultan Selim Han, sakladığı aşık kemiğini çıkardı ve:
-Baba! Sizi denemek istemiştim. Kamil bir veli olduğunuz anlaşıldı. Kusurumuz af ola.