GündemKöşe Yazıları

Aktif Dinleyici Olmanın Önemi

Aktif Dinleyici Olmanın Önemi

 

Son zamanlarda her bir yaşam, neredeyse sosyal içerikli bir film konusu olabilecek duruma geldi. Hal böyle olunca da anlatımlarımızı yargılamayan ve kişiselleştirip savunmaya geçmeyen aktif dinleyicilere ihtiyaç duyar olduk. Yasaklar, kurallar, baskılar, ağır yaşam şartları, üzüntüler derken her birimizin içsel dünyamıza sıkışan ve aktarma ihtiyacı duyduğumuz birçok hikâyemiz birikti. Zaten insanın doğası gereği çevresiyle kurduğu iletişimin temelinde de bu ihtiyacı giderme isteği yatmıyor mu?

Ancak temel dil becerilerinin (okuma, dinleme, konuşma, yazma) içinde en fazla ihmal edilen aslında en fazla önem verilmesi gereken dinlemeyi, çeşitli nedenlerle önemsemeyen ve daha çok konuşmayı seven bir toplum olduğumuz aşikâr. Haliyle bireyler arası ilişkilerdeki sorunlarımızın çoğu dinleme becerimizin gelişmemiş olmasından kaynaklanıyor.

Aynı anda konuşan iki kişinin anlaşabilmesinin zorluğu yanında tam olarak dinlemeden cevap yetiştirme çabasına girme, bilmişlik taslama, ön yargılı, yüzeysel ve açık arama niyetiyle dinleme ya da konuşanın sözünü sürekli kesme gibi davranışlar, her iki tarafı da içinden çıkılamayacak hatta sonucu kırgınlıkla biten bir duruma getirebiliyor.

Zira aynı fikirde olan insanların bile saatlerce tartışıp sonuca varamamasının nedeninin, dinleme ve anlama eksikliğinden kaynaklandığına şahit oluyoruz. Oysa sabır ve saygı ile anlamaya yönelik ideal bir yöntem olan aktif dinleme, konuşan kişinin vücut dili ile desteklediği anlatımını ve verdiği mesajı doğru anlamamızı, bedenen ve zihnen sıkılmadan aynı ortamda kalabilmemizi sağlar.

Yakın zamanda katıldığım bir bilgilendirme toplantısında, dinleme sabrı gösteremeyen ve aralarında konuşan kişilerin, paylaşımın verimliliğini ne kadar düşürdüğünü fark ettim. Hem de orada olma amacımızın, dinlemek, öğrenmek ve eksik kalanları sormak olmasına rağmen. Sonuçta dikkatimiz dağıldığı için değerli bilgilerin birçoğundan faydalanamamış olduk. Konuşmacının ikazlarla sağlamaya çalıştığı sessizliğin ardına sığınan sabırsız katılımcılar ise susmanın, dinlemek olmadığının farkında bile değillerdi.

Sonuç olarak, sosyal hayatta yaşamsal bir öneme sahip ve iletişimin sağlıklı kurulabilmesinin temeli olan dinleme becerisinin öncelikle aile içi eğitimde kazanılıyor olduğunu vurgulamak istiyor ve yerelde de yaygınlaşan eğitimlere teşvik ile ebeveynlerin bu konuda iyi birer rol model olacaklarına inanıyorum.

Demet TOK

Köşe Yazarı

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu