Bayram Usta: 72 Yıldır Aynı Dikişin Peşindeyim

Balıkesirli Ayakkabı Ustası Bayram Karamanoğlu Konuştu: “Fabrika 10 Çift Yapıyor, Biz 3 Çift Çıkarıyoruz”

Balıkesir’in tarihi çarşısında yılların emeğini yaşatan bir usta var: Bayram Karamanoğlu.
1972 yılından bu yana ayakkabı tamirciliği yapan Karamanoğlu, mesleğin nasıl değiştiğini ve zorluklarını gazetemerhaba.com’a anlattı.

“Fabrika bir günde on çift çıkarıyor, biz üç çift”

Bayram Usta, el emeğiyle sanayi üretimi arasındaki farkı şu sözlerle anlattı:

“Fabrikalar ayakkabıları seri çıkarıyor. O günde on çift ayakkabı çıkarıyorsa, bizde üç çift çıkar. Bizde ağır oluyor. Çünkü el emeği var, sabır var.”

“İnsanlarda para olduğu için günümüzde tamirler azaldı. Eskiden insanlarda para yoktu, bu işten iyi kötü idare oluyordun. Şimdi herkes hazır ayakkabıya yöneldi.”

“72 senesinden beri bu işi yapıyorum”

Karamanoğlu, çocuk yaşta başladığı mesleğinde geçen yılları şöyle anlattı:

“72 senesinden beri bu işi yapıyorum. Çıraklık harici 1985’ten beri kendi başıma çalışıyorum. Eskiden hayat şartları daha düşüktü, daha rahat geçiniliyordu. Şimdi hayat şartları yükseldi, üç ucuna gidiyoruz.”

“Müşteri 10 lira veriyor, sen 20 lira istiyorsun. Arada kalıyorsun. Ekonominin yükselmesi işleri zorlaştırıyor.”

“Hazır ayakkabılar işleri yarıya düşürdü”

Usta, ithal ve seri üretim ayakkabıların mesleği nasıl etkilediğini de anlattı:

“Eskiden deri ayakkabılar vardı. İnsanlar ayakkabıları eskiyince tamire getirirdi. Şimdi öyle değil. Hazır ayakkabılara, ithal mallara yönelmek işleri yarıya düşürdü.”

“Malzeme kalitesi de çok düştü. Ayakkabılar çabuk çürüyor, kendini belli ediyor. Bizim zamanımızda bir ayakkabı yıllarca giyilirdi. Şimdi üç ayda atılıyor.”

Bu işin son emekçileriyiz

Bayram Karamanoğlu, mesleğin en büyük sıkıntısının çırak bulamamak olduğunu söyledi:

“Arkası gelmiyor. Bu işi öğrenecek çırak bulamıyoruz. Biz bu işin son emekçileriyiz. Arkadan çırak yetişmesi lazım ki bu meslek devam etsin.”

“Az da olsa çok da olsa bu işin bir ihtiyacı var. Mecburen olacak. Çünkü herkes gidip her zaman yeni ayakkabı alamaz. Mecburen yaptıracak.”

“Benim işim sadece tamir değil, bir hayat”

Usta, mesleğine duyduğu sevgiyi şu sözlerle ifade etti:

“Benim için bu iş sadece ayakkabı tamiri değil. Her ayakkabının bir hikayesi var. Kimi işe giderken yıpranmış, kimi düğünde giyilmiş. Ben onarıyorum, sanki bir hatırayı yeniden yaşatıyorum.”

“Bu meslek bitmesin istiyorum. Çünkü el emeği bitince insanın değeri de kalmaz. Bizim iş sabır ister, ustalık ister. Benim elim bu işe alıştı artık, bırakmak zor.”

“Balıkesir’de yaşamak huzur veriyor”

Son olarak Balıkesir’e duyduğu sevgiyi dile getiren Karamanoğlu şunları söyledi:

“Balıkesir’de yaşamak güzel. Havası güzel, insanı güzel, sakin bir şehir. Herkes birbirini tanır. Ben burada doğdum, burada büyüdüm, burada çalıştım. Balıkesir benim evim.” “Pabucunu Dama Atmak” Deyiminin Hikayesi: Bir Ustanın İtibar Ceza Ritüeli

Türkçenin en ilginç deyimlerinden biri olan “pabucunu dama atmak”, bugün “gözden düşmek” ya da “itibarını kaybetmek” anlamında kullanılıyor. Ancak bu söz, aslında yüzyıllar öncesine dayanan bir esnaf geleneğinden, yani Ahilik kültüründen geliyor.

Ahilik ve Esnaf Disiplini

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde esnaf, Ahilik teşkilatı adı verilen örgütlü bir sistemle çalışırdı.
Ahiler, sadece mesleki beceriyi değil; dürüstlük, güven, üretimde kalite ve ahlaki davranışı da denetlerdi.
Her şehirde, her zanaat dalında ustalar ve kalfalar bir araya gelir; hem eğitim alır, hem de mesleki etik kurallarına bağlı kalırlardı.

Bu sistemde, haksızlık yapan, hileli mal satan veya kötü işçilik sergileyen esnaf, yalnızca para cezası almazdı — toplum önünde itibar kaybına uğrardı.

Pabucun Damda Bitmesinin Sebebi

Rivayete göre bir kunduracı (ayakkabıcı), müşterisine bozuk ya da kalitesiz bir ayakkabı sattığında, müşteri durumu Ahi şeyhine bildirirdi.

Şikayet doğrulanırsa, o esnaf disiplin cezasına çarptırılırdı.

Ceza ise bugünün deyimiyle hem sembolik hem toplumsal bir uyarıydı:

Ustanın yaptığı ayakkabı, ibret olsun diye dükkânının damına atılırdı.

Böylece o dükkânın önünden geçen herkes, damda asılı duran pabuçtan anlardı ki:
“Bu usta güvenilir değildir.”

Kimi rivayetlerde, Ahi teşkilatına mensup olmayan ya da kurallara uymayan esnafın, tekke damına pabuçları atılarak teşkilattan çıkarıldığı da söylenir.
Bu yüzden “pabucunu dama atmak”, hem meslekten dışlanmak hem de itibarını yitirmek anlamına gelmiştir.

Deyimin Zaman İçindeki Dönüşümü

Zamanla bu gelenek unutuldu, ama deyim kaldı.
Bugün biri için “pabucu dama atıldı” denildiğinde; artık “o kişi önemini kaybetti, gözden düştü” anlamı taşır.

Ancak özünde, bu söz hâlâ dürüstlük, iş ahlakı ve emeğin itibarı üzerine kuruludur.

Bir ustanın adı, işinin kalitesiyle anılırdı.

Dama atılan pabuç, sadece bir ayakkabı değil, kaybedilen güvenin sembolüydü.

terzi balıkesir son dakika
SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber