Bir Türküyle Gelen Sessiz Darbe
“Zeytinyağlı yiyemem aman” türküsü, sadece bir aşk ezgisi değil; Türkiye'nin tarımsal belleğine ve yerli üretimine yön verilmiş ekonomik bir müdahalenin melodili izidir.
Bir Türküyle Gelen Sessiz Darbe
"Zeytinyağlı Yiyemem Aman" Türküsü; ilk dinleyişte masum bir aşk
türküsü gibi gelir kulağa:
“Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman… Ama bu
sözlerin ardında, bir ülkenin tarım politikaları, tüketim
alışkanlıkları ve kültürel hafızasına kazınan bir müdahale
yatar.
1950’li yılların başı…
Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD tarafından uygulanan Marshall Planı kapsamında ekonomik yardım alan ülkelerden biridir. Ancak bu yardımın görünmeyen bir faturası da vardır: Zeytinyağının yerine mısırözü yağı ve margarin tüketiminin teşvik edilmesi.
Bir Plan, Bir Darbe: Zeytin Ağacıyla Hesaplaşma
Zeytinyağı, özellikle Bursa ve Ege bölgesinde hem kültürel hem ekonomik bir değerdi. Ancak Amerika’dan gelen mısırözü yağına pazar açmak için Türkiye'de binlerce zeytin ağacı kesildi, margarin fabrikaları kuruldu ve zeytinyağı hakkında olumsuz propaganda yapıldı. Halkın belleğine "zeytinyağının zararlı olduğu" gibi yanlış bilgiler kazındı.
Bir zamanların en sağlıklı ve yerel ürünü, artık "istenmeyen yağ" ilan edilmişti. İşte tam da bu süreçte, kamuoyuna yön vermek üzere, bir türkü halkın kulağına fısıldandı: “Zeytinyağlı yiyemem aman…”
Türküyle Değişen Tüketim Kültürü
1954 yılında Bursa yöresinden derlenerek TRT repertuvarına giren bu türkü, yerel değerlere bilinçli bir mesafeyle yaklaşır. Zeytinyağı ve basma fistan gibi halkın öz ürünleri küçümsenirken; "modern" ve ithal alternatifler ön plana çıkarılır.
Sözlerde geçen “Senin gibi cahile, ben efendim diyemem aman” dizesi ise bazı yorumlara göre, Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir” sözüne bir gönderme, hatta bir karşı duruş olarak değerlendirilir.
Bir Melodiden Fazlası: Kültürel Belleğe Müdahale
Bu türkü, bir halk ezgisinden çok daha fazlasıdır. O, siyasi ve
ekonomik politikaların bir aracı, bir dönemin küresel güç
dengeleriyle halkın sofrasına kadar nasıl müdahale ettiğinin
kanıtıdır.
Bugün hâlâ sofralarımıza gelen zeytinyağının öyküsü, sadece
üretimle değil; bu üretime karşı verilen sessiz mücadeleyle de
yazılmıştır.
Gelişmelerden anında haberdar olmak için X sosyal medya hesabından takip edin!