ODTÜ Yüksek Lisans Öğrencilerinin Paneli İlgi Odağı Oldu
ODTÜ Yüksek Lisans Öğrencilerinin Paneli İlgi Odağı Oldu
Ege Savunma Havacılık ve Uzay Kümelenmesi’nin organize ettiği ESAS EXPO 23 Savunma sanayi devlerini tedarikçilerle buluşturdu. Aynı zamanda gerçekleşen CETECH Temiz Enerji Teknolojileri Fuarı 6 bin kişiyi ağırladı. Tepekule Kongre Merkezi’nde 3 gün boyunca devam eden organizasyonda akademisyenlerin panelleri katılımcılar tarafından ilgi gördü.
İlgi Odağı Oldular
TÜBİTAK “Uluslararası Lider Araştırmacılar” bursu programı
kapsamında özellikle ‘yerli motor’ ve ‘yanma teknolojileri’
alanında destek vermek üzere Fransa’dan ülkemize gelen ODTÜ’de
doktora öğrencisi
yetiştiren Prof. Dr. İskender Gökalp’in yüksek lisans eğitimi alan
öğrencilerinin “Savunma Sanayinde Akademik Çalışmaların Yeri” adlı
panel katılımcıların ilgi odağı oldu. ODTÜ Makine Mühendisliği
bölümünde yüksek lisans eğitimi alan Tolga Yıldız sıvı yakıtlı
roket motorlarında enjektör tasarımı konulu tez çalışmasını, OTDÜ Havacılık ve Uzay Mühendisliği yüksek
lisans eğitimi alan Metehan Taşcı “Sıvı yakıtlı roket motorlarında
akustik ateşleyici tasarımı” konulu tez çalışmasını, ODTÜ Makine
Mühendisliğinde yüksek lisans eğitimi alan Emre Böncü “Gaz
türbinlerinde yanma odaları tasarımı” tez konusunu ODTÜ Makina
Mühendisliği yüksek lisans eğitimi alan Çağlar Malyemez, “Havuz
kaynama soğutma sistemlerinin tasarımı” konu tez çalışmaları
katılımcılara anlattı.
Gökalp “Gaz Türbinleri Hem Elektrik Üretiminde Hem De
Havacılık Alanlarında Kullanılır”
Öğrencisi Emre Böncü’nün anlattığı “Gaz türbinleri Yanma Odaları
Tasarımı” konusunu örnek veren Gökalp “Biliyorsunuz gaz türbinleri
hem elektrik üretiminde hem de havacılık alanlarında yoğun bir
şekilde senelerdir kullanılmaktadır. Geçmişi 1791 yılında John
Barber adında bir İngiliz vatandaşına verilen patente dayanır.
Geçen 232 yıl süresince bu teknoloji bugünkü mükemmeliyet
seviyesine ulaştı. Bizler için hüzünlü olan ülkemizin bu süreç
içinde son yıllara kadar hiç bir katkısı olmamasıdır. Bilhassa
Savunma Sanayinde son yıllardaki çabalar bu sürecin gidişatını
değiştirmeye yöneliktir. Ama bu teknolojinin sivil uygulamaları da
çok önemlidir. Ayrıca bildiğiniz gibi bu türden karmaşık
teknolojilerin sivil uygulamaları ve savunma sektörlerine yönelik
uygulama alanlarındaki gelişmeleri birbirlerini beslerler” dedi.
Gaz türbini teknolojisinde başarıya ulaşmanın önemine dikkat çeken
Gökalp “Nasıl? Ve nereden dâhil olmamız gerektiğinin iyi analiz
edilmesi ve tasarlanması gerekmektedir ki bu da kolay ve çabuk
olacak bir süreç değildir. Bunu yaparken hem teknolojinin bugün
vardığı seviyeye tümüyle hakim olmak, gelecekteki gelişimini iyi
kestirmek ve yukarıda bahsettiğimiz çok ayaklı sistemin bütün
ayaklarına hakim olmak gerekir” şeklinde konuştu.
Gökalp “Üniversiteler Arası İş Birlikleri Sayesinde Bu Eğitimden Faydalanacak Öğrenci Sayısı Artırılabilir”
Ülkemizdeki üniversitelerde “ Yanma bilimi ve teknolojileri” eğitimine dikkat çeken Gökalp ”Yanma odalarının tasarımında en önemli rol oynayan alt alanlardan bir tanesi elbette yanma bilimi ve teknolojileridir. Bu alan ülkemizde en az bilinen ve öğretilen alanlardan bir tanesidir. Bunun neden böyle olduğu da araştırılmalıdır. Dolayısıyla bu ayağın yani üniversitelerimizde yanma bilimi ve teknolojileri eğitiminin yaygınlığını ve kalitesini dünyadaki benzer eğitimlerin en üst seviyelerine getirmek gerekmektedir. Elbette ülkemizdeki her üniversitede bu seviyede yanma derslerinin verilmesi gerekmemektedir, ama üniversiteler arası iş birlikleri sayesinde bu eğitimden faydalanacak öğrenci sayısı artırılabilir. Gerekirse ilk seneler için yurt dışından hocalardan da destek alınabilir. Her halükarda yanma bilimi ve teknolojileri konularına hakim mühendisleri yetiştirmemiz elzemdir.” diye konuştu
Gökalp “Bu Alt Bilim Ve Teknoloji Alanlarının Eğitiminin
De En Üst Seviyelerde Sağlanması Gerekmektedir”
Modern imalat teknolojilerinin geliştirilmesi ve kullanılmasının
önemine değinen Gökalp “Gaz türbini yanma odalarının tasarımı
sadece yanma bilimini yani kimyasal tepkimeli çok fazlı ve çok
bileşenli, türbülanslı, yüksek sıcaklıkta ve yüksek basınçlı
akışların deneysel ve sayısal çalışmalarını kapsamamaktadır. Yanıcı
karışımın oluşturulması için gereken enjektör ve yakıcı
teknolojileri ile birlikte yüksek sıcaklık ve basınçlara ve
korozyona dayanacak malzemelerin ve soğutma teknolojilerinin
geliştirilmesi ve katmanlı üretim gibi modern imalat
teknolojilerinin geliştirilmesi ve kullanılması da fevkalade
önemlidir. Bu alt bilim ve teknoloji alanlarının eğitiminin de en
üst seviyelerde sağlanması gerekmektedir” dedi.
Gökalp “Üniversiteler Veya Araştırma Merkezleri
Dâhilinde Elbette Eğitim Amaçlı Laboratuvarlar
Kurulmalıdır”
Mühendislerin dünya pazarından pay alacak teknolojiler
geliştirebilmesi için yapılması gerekenleri anlatan Gökalp “ Bu
karmaşık ve bilimler arası eğitimlerle güçlenen mühendislerimizin
yenilikçi yani hem ülkemizin ihtiyaçlarına cevap verebilecek hem de
dünya pazarlarından pay alabilecek teknolojiler tasarlayabilmeleri
için gereken bir diğer ayak da bu teknolojilerin geliştirilip test
edileceği ve en iyileştirileceği Ar-Ge laboratuvarlarının ve
altyapılarının oluşturulması, insan kaynakları ve teçhizatlarla
donatılması ve sürekli olarak desteklenmesidir. Üniversiteler veya
araştırma merkezleri dâhilinde elbette eğitim amaçlı laboratuvarlar
kurulmalıdır ama buralarda sistemsel araştırmaların yapılması
çeşitli nedenlerden dolayı zordur. Bu Ar-Ge merkezlerinde yanma
biliminin ve yardımcı bilim alanlarının ana kavramlarının
eğitilenler tarafından iyice özümsenmesini sağlayacak çalışmalar
yapılmalıdır. Mesela yanıcı bir karışımın laminer ve türbülanslı
alev hızı nedir? Nasıl ölçülür? Hangi modern, lazerli veya değil,
ölçme tekniklerini kullanmak gerekmektedir, bu yanma özellikleri
hangi parametrelerden etkilenmektedir, hangi teorik ve sayısal
tekniklerle analiz edilebilirler ve öngörülebilirler konularının
eğitilenlere bu laboratuvar veya merkezlerde aktarılması
gerekmektedir” ifadelerini kullandı. Teknolojinin ürüne dönüşmesi
için çalışmaların uygulama koşulları altında yapılması gerektiğini
belirten Gökalp ”Mesela atmosferik basınçta elde edilen sonuçların
gaz türbini yanma odalarının çalıştığı basınçlara ölçeklendirilmesi
nerdeyse imkânsızdır. Bu çalışmalar yüksek hız, yüksek sıcaklık,
basınç ve debi koşullarında ve nihai teknolojiye yakın yanma odası
geometrileri kullanılarak yapılmalıdır. Bu gerekliliklerin yerine
getirilmesi kapsamlı, yüksek donanımlı, önemli yatırım desteği
isteyen altyapılar gerektirmektedir. Bunların yurt dışı örnekleri
Fransa’daki ONERA, Almanya’daki DLR, ABD’deki NASA merkezleridir.
Bunlar bir nevi “mükemmeliyet merkezleridir”, ve bilgi birikimini
yenilikçi teknolojiye dönüştürmek için sanayinin, kamu Ar-Ge
merkezlerinin ve üniversitelerin güdümlü projeler kapsamında
beraber çalıştıkları mekânlardır. Bu türden merkezlere ülkemizde
acilen ihtiyaç vardır. Yanma alanında bunların sayısısın diyelim
5’den fazla olmasına gerek yoktur. Var olan altyapılar bu türden
mükemmeliyet merkezlerine evrilebilir, örneğin TÜBİTAK- SAGE, TEİ,
TÜBİTAK -MAM gibi. Bu merkezlerin varlığı ile bu konularda
yenilikçi, rekabetçi teknolojilerin ve ürünlerin geliştirilmesi
birebir ilişkilidir” şeklinde konuştu.
Gökalp “Var Olan Teknolojinin Kırılgan Noktalarına Odaklanmak Gerekmektedir”
Teknoloji geliştirmek için var olan teknolojinin kırılgan noktalarına odaklanmak gerektiğini belirten Gökalp, “Şimdiye kadar kullandığımız Gaz Türbini Yanma Odaları Tasarımı örneği ile devam edecek olursak, böylesi kırılgan noktalar vardır. Birincisi, gaz türbinlerinin karbonsuzlaştırılmasıdır. Yani karbondiyoksit salımlarının azaltılması hatta sıfırlanmasıdır. Bunun sağlanmasının yollarından bir tanesi, elektrik üreten gaz türbinlerinde yakıt olarak doğal gaz yerine hidrojen veya hidrojen katkılı yakıtların (linyitlerimizin gazlaştırılması ile elde edilebilecek sentetik gaz gibi) kullanılmasıdır. Başka kimyasal enerji dönüşümü teknolojilerini olduğu gibi, gaz türbini teknolojisini de önemli ölçüde etkileyecek bu dönüşümün önü henüz açıktır ama acele edilmelidir” dedi
Gökalp “Bu Yeni Yakıtlara Sürdürülebilir Havacılık
Yakıtları Diyoruz”
Kamu ve özel sektör kuruluşlarının ortak çalışma alanlarını
yaratmaları gerektiğini belirten Gökalp “Bu gelişmenin her alanına,
eğitimden, araştırmadan mükemmeliyet merkezlerine, acilen kamu ve
özel sektör paydaşlarının kaynak ayırmaları ve ortak çalışma
ortamlarını yaratmaları gerekmektedir. Gaz türbinlerinin havacılık
uygulamalarında ağırlıklı olarak yine fosil kaynaklı ama sıvı
yakıtlar kullanılmaktadır. Bu uygulama alanında da
karbonsuzlaştırma gerekliliği zorunlu bir gerçeğe dönüşmüştür.
Sivil havacılıkta kullanılan sıvı yakıtların 2025 yılından itibaren
her sene artan oranda fosil kaynaklı olmayan yakıtlar içermesi
gerekmektedir. Bu yeni yakıtlara “Sürdürülebilir Havacılık
Yakıtları” diyoruz ve genellikle organik atıkların dönüştürülmesi
ile üretilmelerini hedefliyoruz. Bu alanın önü de henüz açıktır,
hem bu yeni yakıtların üretim teknolojilerinin geliştirilmesi, hem
de bu yakıtların bugün kullanılan fosil kaynaklı kerozen tipi
yakıtların yanma özelliklerini sağlamaları açılarından” dedi.
Sanayi ve akademi etkileşiminde yüksek lisans öğrencilerinin
önemine dikkat çeken Gökalp “Anlaşılacağı gibi, bu oturumun konusu
yukarıdaki dönüşümler için ve ülkemizin bu dönüşümlere katkı
vermesi için gereken sanayi – akademi (eğitim ve araştırma
boyutlarıyla) etkileşimlerinin bugünkü durumu ve geleceği hakkında
düşünmeye teşvik etmektir. Bu sürecin tam göbeğinde bulunan yüksek
lisans öğrencisi arkadaşlarımızın sunumlarından gördüğümüz gibi,
durum hiç de umutsuz değildir. Bütün paydaşların seferberliği ile
daha da iyileştirileceğinden şüphem yoktur” şeklinde konuştu.