Uzmanlardan Sosyal Medya Kullanıcılarına Uyarı
Bilgi Güvenliği ve Kriptoloji Konferansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Alkan, “Sosyal medya platformları tamamen yabancı çözümlerdir ve bu verilerimizin, bilgilerimizin tamamı yabancıların elindedir. Uygulamaları kullanıma açmak için izin veriyoruz. Bu izinlerle sizin kameranıza erişiyor, görüntüleri kaydedebiliyor, mikrofonla dinleyebiliyor, cep telefonunuza yüklediğiniz bütün dosyaları kaydedebiliyorlar” dedi.
Bilgi Güvenliği ve Kriptoloji Konferansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Alkan, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunda (BTK) düzenlenen “10. Uluslararası Bilgi Güvenliği ve Kriptoloji Konferansı” sonrası Türkiye’nin siber güvenlik noktasında geldiği nokta, kamu kurum ve kuruluşlarındaki verilerin güvenliği, siber güvenlik alanındaki eğitim ve personel ihtiyacı, sosyal medya ile akıllı telefonların güvenilirliği konularında değerlendirmede bulundu. Bu yıl düzenlenen konferansın ana temasının ‘yapay zeka’ olarak belirlendiğini kaydeden Alkan, son yıllarda dünyada siber saldırıların boyutlarının her geçen gün arttığını, 2020 yılında internete bağlı cihazların 50 milyara ulaşacağını ve bunun internet üzerinden yapılacak siber saldırıların milyonlarca kat daha artması anlamına geldiğini ifade etti.
Türkiye olarak siber güvenlik noktasında büyük bir mesafe alındığını belirten Alkan, “Siber tehditler, siber saldırılar, siber savaş ve siber silahlar konusunda bizi ne tür tehditler bekliyor, bunun sonucunda doğacak zararlar nelerdir noktasında farkındalık problemimiz vardı. Bu noktada epey mesafe katettik. Kamu kurum ve kuruluşlarımız bu noktada çok ciddi bir takım çalışmalar gerçekleştirdiler. Hızlı bir şekilde iyiye doğru gidiyoruz ama yapacağımız daha çok şey var” diye konuştu.
Türkiye’nin, geçmiş yıllarda dünyada en çok saldırıya uğrayan ülkeler sıralamasında bir ilk 5 içerisinde yer aldığını ve alınan önlemler, yapılan çalışmaların ardından şu anda ikinci 10 içerisinde yer aldığını vurgulayan Alkan, konuya ilişkin şunları söyledi:
“Birçok alanda Türkiye olarak saldırılar alıyoruz ama siber
saldırıların kaynağını, hedefini, menzilini ve saldırılar sonucunda
ne tür zararlar oluştuğunu bilemezsiniz. Dünyanın bir ucundan sizi
vurabilir, sistemlerinize girebilir ve her türlü kritik
bilgilerinizi ele geçirebilirler ama siz bunun farkında
olamazsınız. Birkaç yıl sonra bunun farkında olabilirsiniz ama o
zaman da iş işten geçmiş olur. Türkiye’ye şu saldırılar yapılıyor,
saldırılar sonucunda şu tür zararlı sonuçlar doğuyor demek mümkün
değil. Bunu, web sayfalarımız göçerse, saldırılar ile sistemlerimiz
servis dışı kalırsa, finans sistemlerimiz, havalimanlarımıza
yapılan, enerji sistemlerimize yapılan fiziki saldırılar ortaya
çıktığında fark edebilirsiniz. Ama siber saldılar 7/24 saat devam
eden saldırılardır ve 7/24 saatte ne tür zararlar verdiği tespit
edilemeyen saldırı ve savaş yöntemidir.”
Kamu kurum ve kuruluşlardaki verilerin güvenliği noktasında da bir
değerlendirmede bulunan Alkan, “Üzülerek söylemek gerekirse çok
güvende olduğunu söyleyemeyiz. Eğer siber güvenlik noktasında yerli
ve milli çözümleriniz yok ise güvenlikten bahsedemiyorsunuz
demektir. Türkiye’ye baktığımızda; gerek kişisel, gerek kurumsal
anlamda kamu kurum ve kuruluşlar noktasında kullandığımız güvenlik
çözümlerimizin çoğunluğu yabancı çözümlerdir. Dolayısıyla zaten
yabancı çözümlerle bir siber güvenlik önlemi almaya çalıştığınızda
güvenlikten bahsetmemiz söz konusu değil. Türkiye’de yüzde 70-80
oranında yabancı çözümleri kullandığımız düşünülürse ciddi bir
güvenlik açığımız olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Siber
güvenlikte olmazsa olmaz yerli ve milli çözümleri hayata geçirmemiz
gerekiyor. Bunu yapamadığımız taktirde ne kamu, kurum ve
kuruluşlarımızın güvenliği, ne ulusal güvenlik, ne de kişisel
güvenlikten bahsetmemiz söz konusu değildir. Yerli ve milli
yazılım, donanım noktasında ciddi çözüm üreten firmalarımız var. Bu
alanda ciddi ürünlerimiz var. Bir de yapılması gereken, bu
ürünlerin bütün kamu kurum ve kuruluşlarımızda olabildiğince
kullanılması, özendirilmesi gerekiyor. Yerli ve milli çözümlerin
desteklenmesi, bu konuda yasal anlamda düzenlemelerin hayata
geçirilmesi gerekiyor” dedi.
“Siber güvenliğin müfredatımıza girmesi
gerekiyor”
Siber güvenlik anlamında yetişmiş insan kaynağının azlığına dikkat
çeken Alkan, “Başbakan Binali Yıldırım’ın da söylediği gibi 30 bin
siber güvenlik uzmanına ihtiyacımız var. İlkokuldan, üniversiteye
kadar bütün dünya bunu yapıyor. Siber güvenlik noktasında
müfredatlarımıza derslerin girmesi gerekiyor. Bu konuda çok ciddi
eğitim politikaları geliştirmemiz gerekiyor. Türkiye’nin siber
savunma gücünü, siber saldırı gücünü oluşturacak siber güvenlik
uzmanlarını ve insan kaynaklarını en kısa sürede hayata geçirmesi
gerekiyor” açıklamasında bulundu.
Sosyal medya ve akıllı telefon kullanımı yönünde ailelere bir
takım uyarılarda bulunan Alkan, sosyal medya kullanma bilinç ve
kültürünün edinilmediğini, bu alanda ne tür tehditlerin ve
risklerin olduğu konusunda toplumda bir farkındalık probleminin
olduğunu söyledi. Her türlü bilgi, belge ve fotoğrafın
kısıtlanmadan sosyal medya hesabı üzerinden paylaşıldığını
vurgulayan Alkan, anne ve babalara şu uyarılarda bulundu:
“Sosyal medya platformları tamamen yabancı çözümlerdir ve bu
verilerimizin, bilgilerimizin tamamı yabancıların elindedir.
Oralarda saklanıyor, kaydediliyor, tutuluyor. Siz onları silseniz
bile aslında onlar silinmiyor, onların veri tabanında muhafaza
ediliyor. Günü geldiğinde de nerede, ne zaman, hangi amaçla
bunların kullanılacağını bilmiyoruz. Bugün ilkokul, lise,
üniversite öğrencisi olan bir vatandaşımızın yarın Cumhurbaşkanı,
Başbakan yada bir Türkiye’de çok kritik görevler üstlenmeyeceğini
bilmiyoruz. Dolayısıyla, hem yetişkinlerimiz, hem de gençlerimizin
olabildiğince sosyal medyada önemli olan, kritik olan bilgi ve
belgelerini paylaşmaması gerekiyor. Hiçbir şekilde güvenliği
yoktur. Özellikle cep telefonları, bilgisayarları kullanırken çok
dikkat etmek gerekiyor. Buraya her türlü programları, uygulamaları
indirmememiz gerekiyor. Uygulamaları kullanıma açmak için izin
veriyoruz. Cep telefonunuzun kamerasına, mikrofonuna, dosyalarına,
resimlerine erişsin mi diyor, evet diyoruz. Bütün yetkileri
veriyoruz. Bu demektir ki; siz başkalarına bütün yetkileri
devrediyorsunuz demektir. Bu izinlerle sizin kameranıza erişiyor,
görüntüleri kaydedebiliyor, mikrofonla dinleyebiliyor, cep
telefonunuza yüklediğiniz bütün dosyaları kaydedebiliyor.
Dolayısıyla çok ciddi bir risk. Bunun için çok ciddi bir
bilinçlenmeye ihtiyaç var. Ailelere çok ciddi görevler düşüyor.
Sadece çocuklar değil, anne, babalarımızın da bu konuda
farkındalığa ihtiyacı var.”