Hac, Müslümanları Vahdet Potasında Eritmelidir

2026 yılı hac kura sonuçları açıklandı. Yıllardır kalplerinde Kâbe hasreti taşıyan milyonlarca mümin, kutsal yolculuğa...

2026 yılı hac kura sonuçları açıklandı. Yıllardır kalplerinde Kâbe hasreti taşıyan milyonlarca mümin, kutsal yolculuğa çıkmanın heyecanını yaşıyor. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Safi Arpaguş kura töreninde yaptığı konuşmada şöyle dedi:

“Müminleri Allah’ın tevhit çağrısına ulaştıran bu eşsiz ibadet, Müslümanlara ümmet şuuru ve kardeşlik bilinci kazandırmaktadır. Irkı, dili, rengi ve ülkesi farklı milyonlarca Müslümanı, aynı inanç ve duygularla bir araya getirmekte; vahdet potasında eritmektedir.”

Sayın Başkanın bu ifadeleri, elbette samimi bir temenniyi yansıtıyor. Ancak, yüzyıllardır hacca gidip gelen milyonlarca Müslümanın gerçekten bu “vahdet potasında” eriyebildiğini söylemek zor. Aksine, bugün İslam coğrafyasına baktığımızda, ümmet bilincinden uzak, parçalanmış bir tablo görmekteyiz. Demek ki bu potaya yaklaşmak şöyle dursun, henüz çok uzağındayız.

Elbette Sayın Başkan’ın sözleri hamasi bir konuşma üslubunun gereğidir. Hamasi anlatım, insanları duygulandırmak, birliğe davet etmek ve inanç coşkusunu diri tutmak için başvurulan bir dildir. Böyle konuşmalar, dinleyicilerin yüreklerine dokunur; onları yeniden dirilişe çağırır. Bu yönüyle Başkan’ın vurgusu, bir gerçeği değil, ulaşılması gereken bir ideali hatırlatmaktadır.

Ne var ki bu idealin gerçekleşmesi için, hac ibadetinin sadece şekli değil, ruhi ve ahlaki boyutu da idrak edilmelidir. Kur’an-ı Kerim’de hac, hem bedenî hem de manevî bir teslimiyet olarak anlatılır (Hac, 22/28-33). Mümin, malını ve bedenini ortaya koyarak bütün benliğiyle Allah’a yönelir. İhram elbiseleriyle bir bakıma kefenini giyer; faniliğini idrak eder. Kâbe etrafında dönerken yalnızca bir taş yapının değil, tevhidin merkezinin etrafında döndüğünü hisseder.

Hac yolcusu, farklı ırklardan, dillerden ve renklerden milyonlarca insanla aynı inanç etrafında buluşur. Bu tablo, insanlığın en sade, en samimi fotoğrafıdır. Orada kimse kimsenin makamını, servetini, milliyetini sormaz. Herkes aynı elbisede, aynı duada, aynı yönelmededir. Bu manzara bize şunu hatırlatır: Farklılıklarımız ayrılık sebebi değil, Allah’ın bir rahmetidir. Asıl önemli olan, bu farklılıklar içinde kardeşliği koruyabilmektir.

Ne yazık ki hac dönüşlerinde bu ruh halini koruyamayan, orada tattığı birlik duygusunu günlük hayata taşıyamayan çok sayıda insan vardır. Oysa hac, sadece bir yolculuk değil; bir diriliş, bir arınma, bir yeniden doğuştur. Kâbe’ye yönelen mümin, oradan dönerken artık sadece kendi ülkesinin değil, bütün ümmetin bir ferdi olmalıdır.

Belki de Müslümanların bugün en çok ihtiyaç duyduğu şey, işte bu ümmet bilincidir. Birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhu yeniden dirilmeden, bu coğrafyada huzurun ve adaletin kök salması mümkün değildir.

Diyanet İşleri Başkanımızın temennisi kabul olur da, bu yılın haccı gerçekten Müslümanlara vahdet bilinci kazandırır mı bilinmez. Ama bir şey kesin:

Müslümanlar bu potada erimeden, yeniden ayağa kalkamayacaklar.

Yüce Allah’tan niyazımız, 2026 yılı haccının ümmetimize kardeşlik, dayanışma ve tevhit şuuru kazandırmasıdır. Hacılarımızın haccı mebrur, dua ve niyazları makbul olsun.

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü

fahri sağlık köşe yazısı hac müslüman
SON DAKİKA HABERLERİ

Fahri Sağlık Diğer Yazıları