İnsanlığın Ortak Sorunları
İnsanlığın Ortak Sorunları Her ne kadar din, dil, ırk farklılıkları olsa da insan her yerde insan öyle değil mi? Geçmişten gelen kültürlerimiz ve zaman içinde...
İnsanlığın Ortak Sorunları
Her ne kadar din, dil, ırk farklılıkları olsa da insan her yerde insan öyle değil mi? Geçmişten gelen kültürlerimiz ve zaman içinde kültürleşme, coğrafik konum, iklimsel değişiklikler, ülke ekonomisi, eğitim, teknolojik gelişmeler vesaire sayabileceğimiz birçok nedenden dolayı farklılık gösteren yaşam tarzlarımıza rağmen, dünya çapında ortak sorunlarımız var. Ne yazık ki yine birçok nedenden dolayı ya göz ardı ediliyor ya da önemi anlaşıldıktan sonra düzeltici faaliyetler için harekete geçiliyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun yaptığı bir araştırmaya göre, insanları en çok etkileyen ortak sorunlar ve etki yüzdelerine bakacak olursak;
İklim değişikliği %48.8 ile başı çekiyor. Büyük ölçekli savaşlar %38.9, Gelir eşitsizliği %30.8, Yoksulluk %29.2, Dini çatışmalar %23.9, Yolsuzluk %22.7, Yiyecek ve su kaynaklarının azalması %18.2, Eğitim eksikliği %15.9, Güvenlik %14.1, İşsizlik %12.1 olmak üzere sıralanıyor.
Kendini yenileme kudretine sahip olan yaşam alanımıza, neden bu kadar duyarsız davranıyoruz? Gittikçe her konuda yaşanmaz hale getirdiğimiz dünyanın sorumluluğu, sadece çözüm bulucuların mı yoksa dünyayı alarma geçiren biz kullanıcıların mı olmalı?
Yaklaşık dört buçuk milyar yıldır bize ev sahipliği yapan gezegenimizin, hangi aşamalardan bu güne geldiği, nelerin yok olduğu ve özellikle yaşamı zora sokan değişimlerin neler olduğu konuları, eğer sağlıklı nefes almak istiyorsak elbette hepimizin sorumluluğu olmalıdır.
Hoş şöyle etrafımıza baktığımızda buna kafa yoracak insan sayısı ne yazık ki o kadar az ki, neredeyse büyük bir çoğunluk günü kurtarma derdinde. Hatta gün içinde dalgalanan döviz hareketi bile en güncel konu şu sıralar. Oysaki bu gidişatla, zamanı geldiğinde ne döviz, ne birikimler, ne egolar, ne o bir türlü terk edemediğimiz koltuklar, ne o övündüğümüz unvanlar ve dahası, bizi düzlüğe çıkaracak çare olmayacaklar.
Ne yazık ki insanoğlunun bitmeyen yıkıcı hırsı yüzünden, sanırım o son noktaya gelmeden de bunu anlayamayacağız. Bizden sonraki nesle nasıl bir dünya bırakacağız? Onların sağlıklı yaşam haklarını ellerinden aldığımızın farkında değil miyiz? Dünyayı ve kendi yaşamlarımızı yok etmeye çalışırken bir taraftan da yeni yaşam yeri arayışları neden?
Doğanın kendisini yaşanır hale getirmesi için milyarlarca yıla ihtiyacı varken, üzerine hala duyarsızca yük yüklemek nasıl bir aymazlıktır. Kendi ellerimizle sonumuzu hazırlarken bir taraftan da ölüm korkusu yaşamak nasıl bir çelişkidir?
Okuduğum bilimsel bir makalede, eğer önlemler için düğmeye basılmazsa gidişatın iyi olmadığı ve doğanın kendini yenilemesi için, insansız şartta bile binlerce yıl gerektiği anlatılıyordu. Alarm veren dünyamız için “dünyanı yaşanır hale getir” bilincine varamazsak eğer, her bir şeyin önemini yitireceği, ortak sorun diye de bir şeyin kalmayacağı günlerin kapımızı çalması an meselesi olabilir…
Demet Tok
Şair/Yazar