Kazdağı’nın Eşsiz Güzelliği

Kazdağı’nın Eşsiz Güzelliği Bu hafta da Kazdağı’nın eşsiz güzelliği içinde attım adımlarımı Rampacı dostlarla birlikte. Mevsim itibari ile karla kaplı olması...

Kazdağı’nın Eşsiz Güzelliği

Bu hafta da Kazdağı’nın eşsiz güzelliği içinde attım adımlarımı Rampacı dostlarla birlikte. Mevsim itibari ile karla kaplı olması daha da heyecanlandırdı biz doğa sevdalılarını ve sabah gün ışır ışımaz düştük yine yollara. Çünkü rehberimiz Murat Bey’in söylediğine göre Sarıkız bizi çağırmış. Bu nedenle Zeytinli İlçesine bağlı Mehmetalan Köyünden hızlıca geçip Kazdağı Milli Parkı’nın giriş kapısına ulaştık bir çırpıda. Kapıdaki görevlinin “siz de nereden çıktınız sabah sabah” der gibi sevimli karşılamasının ardından, her iki tarafı çoğunlukla asırlık çam ağaçlarının olduğu, zaman zaman keskin virajlı ve buzlu yolları ardımızda bırakarak yürüyüşe başlayacağımız noktaya vardık.

İçimdeki coşku ile bembeyaz karın üzerinde adeta bir çölde yürüyormuşum gibi hissettim kendimi, Sarıkız Tepesine tırmanırken. Az boz da değil hani tam tamına bin yedi yüz yirmi altı metre yükseklikteki tepeye, hem de o dondurucu soğuğa aldırış etmeden tırmanmanın nasıl bir tutku olduğunu varın sizler düşünün. Bodur çamların sadece üst dallarının dışarıda kalmış olması ve zaman zaman neredeyse belimize kadar batmamız, yağan karın yüksekliğini hatırlatıyordu bize ara sıra. Yine de bu durum zirveye ulaşmamıza mani olamadı. Tepeye vardığımızda ise sanırım hepimizin kalbi Sarıkız için attı bir müddet ve onun hazin öyküsüyle hüzünlendik, ölümsüz ruhu ile şifalandık.

***

Zengin bir tarihe sahip, bir sürü medeniyete ev sahipliği yapmış, efsanelere konu olmuş ve mitolojik açıdan önemli bir değere sahip Kazdağı’nın üç tepesinden birinde durmuş öylece etrafı seyrederken, kuş olup uçasım geldi yine. Sessiz, huzurlu bir o kadar da görsel güzelliğe sahip bu tepenin sahibi ile vedalaşıp, diğer bir zirve için inişe geçtik. Sanki kollarını açmış adeta bizi kucaklamak isteyen bir çam ağacı, mola sebebimiz oldu o arada ve sırt çantalarından çıkan yiyeceklerle bir anda ziyafet sofrası kuruldu. Keyifli sohbet eşliğinde karnımızı doyurduktan sonra yürüyüşçüler için molanın, kısa olanı makbuldür deyip toparlandık hemen.

Kaz avlusunu aşıp bin yedi yüz yetmiş dört metre yükseklikteki kutsal Karataş’a doğru tırmanmaya başladık bu sefer de. Mevsim nedeniyle Kazdağı’nın zengin florası kar altında uykuda olduğundan, sadece Kazdağı Göknarı, Kızılçam, Karaçam ve Zeytin ağaçları süslüyordu heybetli dağı. Faunasına ait ise domuz ve tilki ayak izlerine rastladık zaman zaman. Homeros’un İlyada’sında “vahşi hayvanların anası ve bol pınarlı” diye adı sıkça geçer Kazdağı’nın. Öyle ya bu bereketli topraklar tanrılar tanrısı Zeus’a ve diğerlerine ev sahipliği yapmış, Afrodit, Çoban Paris, Hasan ile Emine ve Sarıkız gibi bir sürü mitosun sahnesi olmuş antik çağlardan beri ve cilt cilt kitaplar yazılmış hakkında, merak eden okurları için. Bu nedenle tarihi, coğrafyası ve geçmiş kültürü ile ilgili yazmak istemedim bu kısacık yazımda. Çünkü her anlamda eşsiz güzelliğe sahip bu toprakları birkaç paragrafla anlatmak, ona haksızlık olur diye düşündüm ve sadece deneyimimle ilgili hislerimi anlatmak istedim.

***

Neyse bu arada nihayet Karataş zirveye ulaştık ve neredeyse uzansak bulutları tutacaktık. Her çıktığımız zirvede şanlı bayrağımızı gururla dalgalandırmayı da ihmal etmedik elbette. Göz alabildiğine sıra dağlar, dik inişli vadiler, kanyonlar, yeşilin farklı tonları ve elbette karlı dağ manzarası adeta cennet bahçesinde gibiydim o an. Vadinin içinden geçip ana yola doğru tırmandık sonra, sırada Baba Tepe vardı ancak kar nedeniyle yürüyüş bir hayli zorlayıcı olmuştu ve bu nedenle bir daha geleceğimize söz verip rotamızı dönüşe çevirdik üzülerek.

Havanın bulutlu olmasına rağmen son tırmanışla, tüm Körfez’i hatta Midilli’yi kuş bakışı seyreylemenin keyfi, bacaklarımızın isyanına kulak asmayıp Kapı Yangın Gözetleme Kulesi’ne tırmanmamıza değdi doğrusu. Alp dağlarından sonra en bol oksijene sahip olan Kazdağı’nda gün boyunca nefes almanın önemini, bedenim bana ben de sizlere anlatmaya çalıştım keyifle. Diyebilirim ki, dışarda farklı bir yaşam daha var ve aşk ister, sevda ister, cesaret ister, yoldaş ister “gez, gör ve yaşadığını hisset” Sevgilerimle…

Demet TOK

Şair/Yazar

SON DAKİKA HABERLERİ

Hakan İmamoğlu Diğer Yazıları