Gökyüzünde Sığırcıkların Büyüleyici Dansı
Gökyüzünde bir tablo çiziliyor... Fırçası rüzgâr, boyası gün batımı, ressamı ise binlerce küçük kuş. Ve Balıkesir, her akşam bu sessiz sanatın seyircisi oluyor.
Balıkesir’in akşamüstü ışığında bir sahne açılıyor; ama bu
sahnenin ne dekoru var ne de bir perdesi. Sadece gökyüzü… Ve
başrollerde binlerce sığırcık.
Her gün aynı saatte, Zağnos Paşa Camii’nin minareleriyle Atatürk
Parkı’nın çınarları arasında, hava bir anda dalgalanıyor.
Sığırcıklar, şehrin göğünde kıvrılıyor; bir yel estikçe yön
değiştiriyor, bir gölge düştükçe desen değiştiriyor. Gökyüzü,
birkaç saniye içinde soyut bir tabloya dönüşüyor — renkleri gün
batımından, hareketleri doğanın kalbinden geliyor.
Bu gösterinin bir yönetmeni yok. Her kuş kendi içgüdüsüyle
hareket ediyor; ama toplu halde tek bir organizma gibi
davranıyorlar. Uzmanlar buna “kolektif savunma refleksi” diyor. Bir
yırtıcı kuş belirdiğinde, sığırcıklar aynı anda dönüp bir girdap
yaratıyor. Dışarıdan bakıldığında estetik bir koreografi gibi
görünse de, aslında ölümle yaşam arasındaki o ince çizginin
üzerinde uçuyorlar.
Belki de doğanın en eski dersini veriyorlar bize: “Birlikte hareket
edersen, hayatta kalırsın.”
Kış ayları yaklaştıkça bu dans daha kalabalık, daha etkileyici
hale geliyor. Şehrin üstünde kıvrılan o siyah bulut, kimi zaman bir
dalgaya, kimi zaman bir kalp atışına benziyor.
Ve o anlarda insan ister istemez duruyor; telefonunu indiriyor,
bakıyor sadece. Çünkü o an, bütün karmaşanın ortasında sessiz bir
uyumun mümkün olduğunu hatırlatıyor.
Balıkesir’in gökyüzünde sığırcıklar her akşam yeniden dans
ediyor. Onlar için bu bir yaşam stratejisi, bizim içinse kısa
süreli bir büyülenme.
Ama belki de asıl mucize, onların hayatta kalmak için yaptığı şeyi
bizim güzellik olarak algılayabilmemizde saklı.
Gökyüzünde bir tablo çiziliyor — fırçası rüzgâr, boyası gün
batımı, ressamı ise binlerce küçük kuş.
Ve Balıkesir, her akşam bu sessiz sanatın seyircisi oluyor.