GündemKöşe Yazıları

Anadolu İrfanı

Anadolu’nun hangi köşesine giderseniz gidin, sade ve seviyeli yaşam tarzlarıyla, güzel huylarıyla, kanaatkârlıklarıyla, hatır gönül dinlemeleriyle, vefalarıyla, vatana, devlete ve millete bağlılıklarıyla, milli ve manevi değerlerine saygılarıyla ve daha birçok faziletleri ile temeyyüz etmiş güzel insanlar görürsünüz. Anadolu insanın saflığı ( arılığı, duruluğu, temizliği ) üzerine çok şeyler söylenmiştir ve onların bu saflığı edebiyatımıza ilham kaynağı olmuştur. Anadolu insanlarının faziletlerini, erdemli tavırlarını, kadirşinas hâllerini, millî ve dinî hassasiyetlerini saymakla bitiremeyiz.

Vatanını koruma iradesi ve bu uğurda gerektiğinde can feda etme ülküsü Anadolu insanının genlerine işlemiştir. Anadolu, vatanına âşık yiğit insanların yurdudur. Hain ve bölücüleri asla sevmez, hoş görmez. Anadolu insanının dostluğu, şefkati, merhameti çok sıcaktır ama vatanına, devletine, milletine, birliğine, beraberliğine, kardeşliğine yan bakanlara karşı öfkesi de o kadar büyüktür. Vatanına ihanet eden insan, yemek yediği sofrayı tekmeleyen kimseye benzetilir. Madem bu ülkenin ekmeğini yiyoruz, bu ülkenin suyunu içiyoruz, bu ülkenin imkânlarından faydalanıyoruz, bu ülkenin asker ve polisi tarafından korunuyor ve hayatımızı sürdürecek eğitim, ticaret ve her türlü sosyal faaliyetimizi güven içinde gerçekleştirebiliyoruz, o hâlde bu ülkeye ihanet hiçbir şekilde affedilemez der bu insanlar. Devlet malına bile zarar gelmesini istemeyen yiğitler nasıl olur da vatanımızı bölüp parçalamak, devletimizi yıkmak isteyen bölücü, yıkıcı hainleri hoş görebilir? Nasıl olurda darbecilerle, teröristlerle ve onlarla işbirliği yapan hainlerle kol kola girip yol yürüyebilir?

Anadolu insanının sahip olduğu bu duygu, düşünce ve davranış biçimine bazıları “ Anadolu irfanı ”  der. Siz buna bu insanların basireti, feraseti, öngörüsü, sağduyusu diyebilirsiniz. Ne derseniz deyin hepsi küçük farklarla aynı kapıya çıkar.

Günümüzde herkes Anadolu ve irfan kavramlarını müspet çağrışımlarıyla algılamaz elbette. Bu tabirleri sevmeyen, duyunca tüyleri diken diken olanlar vardır. Aydın geçinen sözde aydınlarımızın çoğu bu kavramlardan hiç hazzetmezler. Çünkü onlara göre Anadolu, halkın cehaletini, irfan ise İslâm’ı çağrıştırır. Onlara göre modernleşmek, çağdaşlaşmak dururken, Anadolu irfanından bahsetmek saçmalıktır, ahmaklıktır.

Anadolu İrfanı aslında Müslüman Türk İrfanıdır.  “ Anadolu insanı âlim değildir fakat ariftir. Kolay tesir altında kalmaz. Olaylar karşısında öyle sağlam bir mantığı, öyle umulmaz sezişleri vardır ki insanı hayrette bırakır” der ünlü yazarımız.  ( Reşat Nuri Güntekin, Anadolu Notları, 1986, 14. baskı, s; 154-157,İnkılâp Kitabevi. )

Burada kısaca “ irfan” kavramını açıklamak istiyorum. İrfan;  Bilme, anlama, sezme, gerçeğe ulaştırıcı güçlü seziş, kültür anlamlarına gelir. İrfan kavramının temelini “Men arefe nefsehû fekad arefe Rabbehû” hikmeti oluşturur. Yani “Kendini tanıyan, Rabbini tanır.” Bazı rivayetlere göre Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimize, bazı rivayetlere göre de Hz. Ali (r.a.)’a ait olduğu söylenen bu söz, Müslümanın kulluk şuurunun özüdür. Dikkat edersek bu cümlede geçen ana kavram “bilmek” fiilinin Arapça karşılığı olan “alime” değil, “arefe” fiilidir. “İrfan” kelimesi de bu fiilden türemiştir. “arefe” kelimesi “bilmek” ten çok “tanımak” anlamına gelir. Onun için “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu” düsturunu “ kendini bilen Rabbini bilir” şeklinde değil, “kendini tanıyan Rabbini tanır” şeklinde tercüme ediyoruz. Yüce Allah’ı tanımanın yolu insanın kendisini tanıması ile başlar. Kişi, kendini ve Rabbini “tanıyamıyor” ise ona bir “tanıştıran” gerekir. İşte Kur’an-ı Kerim bunu için indirilmiş ve Hz. Muhammed (s.a.v.) bunun için görevlendirilmiştir. Demek ki; “bilmek” ayrı, “tanımak” ayrı şeylerdir. Fakat bilinmeden tanınamaz. Tanınmayan bilinemez. O yüzden Anadolu insanında ilim ve irfan iç içedir. İlim insanı irfana götürmedikçe eksik, irfan ilime dayanmadıkça kof kalır.

Anadolu irfanında hainlerden yüz çevirmek esastır. Dinimiz de bize bunu söylemektedir. Enfal Suresi 58. ayetinde “Allah hainleri sevmez.” buyurulmuştur. Düşünün bir kere, bir yerde hainler yüzünden bayrağınız dalgalanmıyorsa, orada zillet içerisinde yaşarsınız. Cuma namazınızı bile kılamazsınız. Onun için bu vatanı korumak, bayrağımızı gönderlerde daima dalgalandırmak ve bu vatana göz dikenlere karşı her zaman uyanık olmak zorunda olduğumuz şuurunu daima canlı tutmak zorundayız. Çocuklarımıza dinimizi öğrettiğimiz gibi onlara vatan, devlet, millet ve bayrak sevgisini de mutlaka öğretmeliyiz. Vatanını sevmeyenler onu koruyamazlar ve düşmanlarının ayakları altında zelil olurlar. Bu yüzden mürüvvet sahibi Anadolu insanı vatanını sevmiş ve ona “Cennet vatan” demiştir. “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda!” diyen vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy da milletin bu duygusuna tercüman olmuştur. Anadolu insanı vatan ile İslam’ı birleştirip bütünleştirmiştir. Vatanını seven ve onu koruma azminde olan bu asil millet, tarih boyunca İslâm’a hizmet etmeyi de en büyük şeref olarak gördüğü için İslâm’ın bayraktarı olmuş ve “Aziz Millet!” payesini almıştır. Anadolu’nun neresine giderseniz gidin bu aziz milletin ruhu budur. Anadolu insanı bu cennet vatanın fertlerini yapay ayrımlarla ayırıp birbirlerine düşman haline getirmek isteyenlerin tuzaklarını sahip olduğu irfan, basiret ve ferasetiyle başlarına geçirmesini bilmiştir.

Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.” anlayışı Anadolu irfanının özetidir desek yanlış olmaz. Anadolu yiğitleri vatan, devlet ve millet uğruna serden geçmiş, bugüne kadar pek çok kahramanlıklara imza atmıştır. Anadolu insanı vatanına, devletine, milletine, şehitlerine halel getirecek girişimlere asla müsaade etmemiştir, etmeyecektir. “Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli” anlayışı Anadolu insanının vazgeçilmez değerleri arasındadır.

Anadolu insanı vatanımızı bölüp parçalamaya, devletimizi yıkmaya çalışan terör baronlarını hapishanelerden çıkarmayı, diyaneti ve Kur’an Kurslarımızı kapatmayı, Ayasofya’yı tekrar müze haline getirmeyi vadedenleri, kapalı kapılar ardında hain, bölücü ve yıkıcılarla destek pazarlıkları yaptıktan sonra, halkın karşısına geçip bunu inkâr ederek ikiyüzlülük gösterenleri başa geçirmez. Kendisini çantada keklik görerek aldatmaya, kandırmaya çalışanları engin basiret ve ferasetiyle sezerek aldanmaz, kanmaz. Anadolu insanına göre her şey tartışılabilir fakat vatan, devlet, bayrak, mukaddesat, namus asla tartışılamaz.

Bugüne kadar bölücülerin, yıkıcıların, hainlerin hile ve desiselerine kanmayan Anadolu insanı, inşallah bundan sonra da kanmayacak ve “Tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet!” prensibiyle her zaman bir olacak, iri olacak ve diri olacaktır. İşte o zaman alnı açık, başı dik olarak göğsünü gere gere bu cennet vatan benim vatanım diyerek mahalle/köy camilerinde namazlarını kılacak, kahvehanelerinde çayını yudumlayacaktır.

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu