ANADOLU TOPRAĞI

5 Kasım 2019Son güncelleme: 4 Kasım 2019

Ne muhteşemsin Anadolu! Her yanın buram buram tarih kokarken yaylaların da çiğdem kokmakta. Nene Hatun’dan Kara Fatma’ya, şehit askerimizden Türk ordumuza uzanan gönül haritan ulvî bir iklime bürünmüş ve şahlanmakta. Toros Dağları’nda anlatılan Yaşar Kemal’in İnce Memed sevdası, Kaz Dağları’nda dillenen Sarı Kız Efsanesi, Madra Dağı’nda nefeslenen efelerin sesi, Allahuekber Dağları’nda uçuşan âşıkların sazının nağmesi, Elma Dağı’nda aşka gelen başkentin kalbi, Uludağ’dan el sallayan yeşil Bursa’nın tarihi ne güzel anlatıyor Anadolu’mun mazisini.

Ayağında çarığı, üstünde yırtık entarisi, bacağında yamalı pantolonu, elinde bir dilim kuru ekmeğiyle kazanılmış bu cennet vatanım. Bir İstanbul ki her ülkenin hayali olmuş, düşmanlarımızın ele geçirmek istediği cennetten bir parça olmuş. “Çanakkale Geçilmez!” dedik de geçirmedik denizden karaya düşmanı, bir tek Türk vatandaşı olan bizler gururla geçtik o şehitler diyarını. Çoban çeşmesinden akan buz gibi suda birikti bir köy türküsü. Çoban ateşinde demlenen muhabbetin deminde kıvılcımı olduk iç huzurun. Çıra misali yandı gurbet türküsü de vatanımızın sılası coştu her dem.

Ey Anadolu! Bir içimlik su misalisin belki de kimilerine göre. Lâkin kana kana içsem, lıkır lıkır içime çeksem yine de susuz kalırım ben sana. Susuz yazın ardından suya hasret kalır göz pınarlarım, gözbebeğimde uyuturum ben seni. Sesime ses ver Anadolu’m! Yüreğime taht kur da bahtı kara kalan hayallerime can ol. Sen ki Türk’ün umudusun, sen ki Türkçülüğün ateşisin ve ateşten bir gömleksin. Susuz kalan yüreklere can ol da Türk’ün gücünü dünyaya göster vatanım. İyi ki bu topraklardanım ve iyi ki bugünleri görebildim. Irkçılık, din, mezhep, köken ayrımı yapmaksızın gurur duyuyorum Türk oluşumla ve Müslüman bir ana babadan doğuşumla. NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!