Ashâb-ı Suffa Okuyor…
Ashâb-ı Suffa Okuyor…
Bismillâhihirrahmanirrahim
“ (Böyle bir kimse mi Allah katında makbuldür,) yoksa gece vakitlerinde, secde halinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.”Zümer, 9
Allah Rasûlü sav, bütün ashâbını çok severdi. Fakat Kur’ân-ı Kerîm talebeleri olan Ashâb-ı Suffe’ye ayrı bir sevgi ve muhabbet duyarlardı. Bunu fark eden ashâb-ı kirâm, Allah Rasûlü’nün muhabbet dairesine girebilmek için Kur’ân-ı Kerîm’i çokça okur; onu okumadıkları ve sayfalarına bakmadıkları bir günün geçmesini istemezlerdi. Her güne Kur’ân-ı Kerîm okuyarak başlar, göz rahatsızlığı olanlara da Mushaf-ı Şerîf’e bakmayı tavsiye ederlerdi. Beyhakî, Şuab, İİİ, 516/2047; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, VII, 165.
Hz. Abdullah bin Ömer ra’in kölesi ve sonra âzadlısı olan Nâfî’ye;
“–Abdullah evinde ne yapardı?” diye sorulunca,
“–İnsanlar onun yaptığını yapamaz! O, her vakit namazı için abdest alır ve bu iki vakit arasında Mushaf’ı açar, devamlı Kur’ân-ı Kerîm okurdu” demiştir. İbn Sa‘d, IV,170.
Onlar vakitlerini çok iyi değerlendirir ve gereksiz işlere zaman harcamazlardı. Akşam erken yatıp gecenin ortasında kalkar, uzun uzun Kur’ân-ı Kerîm okur ve teheccüd namazı kılarlardı. Nitekim İmâm Azam Ebû Hanîfe hazretleri, İbrâhim en-Nehaî’den Hz. Ömer ra’in şöyle dediğini anlatır,
“Verimsizlik ve kuraklığın en büyüğü, yatsı namazından sonra konuşarak vakit zâyî etmektir. Ancak namaz kılmak ve Kur’ân-ı Kerîm kıraati bunun hâricindedir.” Muhammed bin Hasan eş-Şeybânî, el-Âsâr (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, ts.), İ, 367.
Allah Rasûlü sav’in şu sözleri ashâb-ı kiramın evlerinde ve seferde ne denli Kur’ân-ı Kerîm ile hem hâl olduklarını anlatmaktadır:
“Ben, yumuşak kalpli Eş‘arî kabîlesinin gece (evlerine) girerken okudukları Kur’ân-ı Kerîm seslerini çok iyi tanırım. (Sefer esnâsında) gündüz nereye konakladıklarını görmesem bile, gece onlardan yükselen Kur’ân-ı Kerîm sesinden yerlerini hemen tanırım…” Buhârî, Meğâzî, 38
Ashâb-ı kirâm bilhassa Kur’ân-ı Kerîm ayı olan Ramazan’da Kelâmullah ile bağlarını daha fazla kuvvetlendirirlerdi. Sâib bin Yezid ra şöyle anlatıyor.
“Hz. Ömer ra hilâfeti zamanında, Übey bin Kâ’b ile Temîm ed-Dârî’ye, (Ramazan geceleri) cemaate imam olarak, teravih namazı kıldırmalarını emretti. İmam, namazda âyet sayısı yüz civârında olan (Yûsuf, İsrâ, Kehf gibi) sûrelerden okuyordu. Öyle ki, namaz çok uzun olduğu için bastonlara dayanıyorduk. Namazdan ancak şafak yükselmeye başlayınca dönüyorduk.” Imam Malik,Muvatta’, Salâtü fî Ramadân, 4
Rabbimiz bizlere ve tüm inananlara Kuran-ı Kerim ile amel etmeyi nasip eylesin.