GündemKöşe Yazıları

Babamın Terazisi

Babamın Terazisi

 

Çocukluk yıllarımda babamdan öğrenmiştim adaletin terazisinin ne demek olduğunu hatta daha birçok şey öğrenmiştim de insanlığa dair, meğer adaletin terazisi çok önemliymiş yaşadığımız şu adil olmayan düzende. Huysuz aksi biriydi benim babam lakin hiçbir zaman şaşırtmadı terazisini, kulluk olsun diye birilerine. Evine getirdiği her bir lokma için, el pençe divan durmadı daha fazla olsun diye. Savaştı durdu kendince hak yerini bulana kadar. Hak demişken sadece kendi haklarından bahsetmiyorum, tanısın ya da tanımasın önemli değil, kim mağdursa babam onun yanında olurdu.

Kin tutmazdı kimseye yaralanır, yarasını çabuk unuturdu yine de.  Lakin silerse defterinden birini bir kere bir daha dönüp bakmazdı ölse de. Babamın, kime yardım etse en ağır darbeyi onlardan aldığını anlamazdım çocukken. Sanırım herkesi kendisi gibi sanıyordu ya da inanmak istemiyordu, bir insanın ekmek yediği kabı pisleyebileceğine.

Yıllarca savaştı durdu babam adaletin terazisi için, kâh kazandı kâh kaybetti lakin o zamanlar hızlı işleyen bir hukuk sitemi, haklıyı haksızdan ayıran vicdanlar vardı. Şimdilerde kimi kime şikâyet edeceğini bile bilemiyor insan. “Eline ne geçti?” diyecek olursanız, genelde manevi huzurdan öte gitmedi diyebilirim çünkü toplum olarak sahip çıkılmayan değerler, zamanla yozlaşır sonra birileri gelir kavalı alır eline ve tamamen değersizleştirir sizi. Elbette bu arada da kuru ağaçların yanında yaşlar da yanar. Zira haklı, hakkını savunamazken hatta ibre haksızdan yanayken, terazinin dengede durması mümkün olmaz.

Görünen o ki babam da pes etmişe benziyor artık, çaresizce ve sessizce izliyor yandan çarklı düzeni. Ne yapsın ki sınırsız cesareti, artık hastalığı ile mücadele etmesine yetiyor ancak. Yine de yerinde olan zihin sağlığı sayesinde, düşüncelerinde cebelleşip durduğunu hissedebiliyorum. İletişimini sadece yazarak sağlayabildiği için başucunda bulunan kalem ve kâğıtlar, aynı zamanda onu hayata bağlayan en önemli unsurlar diyebilirim. Çünkü bizim aracılığımız ile yapmak istediklerini sıralıyor kâğıda bir bir. İnanılacak gibi değil ancak bu durumdayken bile hala eleştirdiği ya da bir türlü kabul etmediği, bozuk dediği sisteme karşı olan itirazlarını da ekliyor, izlememiz gereken yolu da belirterek.

Bir gün elime tutuşturduğu notta “Ocak ayında iki defa yüklü miktarda doğalgaz faturası gelmiş. İtiraz et, sonucu bana bildir” yazıyordu. Bir hayli sinirlenmiş ki yüzü kıpkırmızı olmuştu. Konuşabilse kim bilir daha neler sayacaktı bu durum karşısında. Sürekli bir şeylere itiraz ettiği için bir taraftan kızıyorduk ona ancak bir taraftan da haklılığını görünce “sorumluluk sahibi, duyarlı bir vatandaş olarak yapması gerekeni yapıyor aslında” diyorduk. Nitekim yapılan kontroller sonucunda “pardon” diyen firma, Ocak ayı içinde tahsil ettiği tutarı, ancak bir sene boyunca mahsup edebildi. Yani babam bir senelik doğalgaz faturasını peşin ödemiş oldu bu durumda. O dönemde abonelerin genelinde yaşanan bu mağduriyetin, ancak itiraz sonucu düzeltilmesi karşısında ise, hep birlikte adaleti sorgulamaktan alıkoyamamıştık kendimizi.

Neyse sen iyisi mi evde kal benim babam. Olur da bir gün geri dönerse adalet, o zaman hoş geldin dersin özlemle. Eğer mecalin olursa, kaldığın yerden meydan okumaya devam edersin yine elini, kolunu bağlayan başıbozuk dediğin düzene, yetim hakkı yiyen namertlere, el etek öpen tıynetsizlere, geleceğin ışıklarını söndüren vatan hainlerine, kul hakkı nedir bilmeyenlere, mağduru ezenlere, kula kulluk edenlere…

Demet TOK

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu