Balıkesir’in Tarihini Elinde Tutan Antikacılardan Nihat Yeşil’den: Müze Ve Bedesten Talebi

Balıkesir’in Tarihini Elinde Tutan Antikacılardan Nihat Yeşil’den: Müze Ve Bedesten Talebi

Balıkesir’de 15 yıldır antikacılık yapan Nihat Yeşil, şehrin müze ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, önemli konulara değindi.

 “ANTİKA PAZARI İLGİSİZLİKTEN KAPANDI”

Nihat Yeşil konuşmasında, “Mesela ahşap, kitap, tekstil gibi ürünler değiştikçe tarz da değişiyor. İlk başta çok güzel eserler aldım. Ben kitabı çok severim, okumayı severim. Ama Osmanlıca. Böyle başladı. Kursa gittim. Dernek üzerinden yapalım diye ve gayretlerimiz bir hayli iyiydi, güzeldi. Balıkesir Belediyesi o zaman bize yardımcı oldu. Bir pazar yeri verdiler. Pazar yerinde biz birkaç yıl bu konuda çalışmalar yaptık. Kazancımız da iyiydi. Yer çok güzel, altyapısıyla vesaire. Fakat oraya halkı bir türlü çekemedik ve olmadı. Tepkiler güzel her şey çok güzel, ama halkın ilgisi çok zayıftı” dedi.

“ESKİ KİTAPLAR YAKILIP TAHRİP EDİLİYOR”

Antikacı Yeşil, şöyle devam etti; “Bu arada yöneticilerinde bize tam desteği olmadı. Çeşitli vesilelerle siyasi sebepler var. O zamanlar 15 Temmuz olayları vesaire. Burada bazı tabi değişiklikler oldu. Yönetimde tam teşekküllü bir şey olmadı ve kapatmak zorunda kaldık orasını. Şimdi kendi bünyemizde devam ediyoruz. Derneğimiz devam ediyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında bizim kitaplara bakış açımız güzel. Fakat insanların bunu değerli bilmediğinden çoğu yakılmış çoğu tahrip edilmiş çok güzel eserler vardı.”

“ELİMİZDE BELGE NİTELİĞİ TAŞIYAN EVRAKLAR OLUYOR”

Evrakların belge niteliğinde olduğunu belirten Yeşil, “Balıkesir, Çanakkale Savaşı ile ilgili kitaplar da elimizde vardı. Bende ya da başka arkadaşlarımda belge niteliği taşıyan kitaplar var. Hatta sevgili Ayhan hocamıza biz bu konuda da yardımcı çok olduk ve hala oluyoruz. Balıkesir Kuvvayi Milliye dönemi ile ilgili eserleri var onun. Yazıp çiziyor, hala yazıyor. Çanakkale Savaşı ile ilgili Allah’tan ki bizim elimize geçiyor. Bizim gibi koruyan gözeten insandan eline geçiyor ki, tahrip olmadan, yakılmadan biz bunları koruma altına alabiliyoruz.” şeklinde ifadeler kullandı.

“BİR BEDESTEN VE BİR MÜZE OLMASI GEREKİYOR”

Nihat Yeşil, röportajda, “Artık tarzlar da değişti. Bir tek derdimiz ürünün çoğalmasıdır. Artık bu ürünleri nasıl sergileriz, nasıl değerlendiririz, halka nasıl tanıtırız tepkileri ölçeriz. Bu konuda da bir isteğimiz var. Düşündüğümüz ve vardığımız yer bir Bedesten. Şehrimizde bir Bedesten olması gerekiyor. Yani dışarıdan veya yerli halkın gelip bakması, ziyaret etmesi, ya da yeni bir müze olması gerekiyor. Benim şahsi kanaatim Balıkesir’e yeni bir müze gerekiyor. Ama yöneticilerim ne düşündüğünü de bilmiyoruz. Onların düşünceleri de önemli. Balıkesir kazansın sonuçta bizim şahsi menfaatimiz yatırsan şahsiyet düşüncemiz bir yere kadar” cümlelerini sarf etti.

“ORTAYA ÇIKIP DA DERDİMİZİ ANLATAMIYORUZ”

Yeşil konuşmalarını şöyle sürdürdü; “Balıkesir’e kazanması için bizlere düşen herhangi bir görev olursa biz elimizden gelen gayreti gösteririz. Yeter ki bize bir şey sunulmuş, bir şey teklif edilmiş olsun. Biz hazırız her zaman. Çok sıcak bakıyor, ancak meydan dar geliyor. Yani küçük küçük dükkanlarda kenarda köşede, kuytu köşelerde kalmış dükkanlarda pek ortaya çıkıp da derdimizi anlatamıyoruz. O yüzden diyoruz ki bir Bedesten olsun. Merkezi bir yerde bedesten olsun. Halk görsün. Halk kendisi versin. Yani bizim düşüncelerimizden ziyade halkın kanaati de çok önemli.”

“İNSANLAR ELİNDEKİNİN DEĞERİNİ BİLMESİ LAZIM”

Yeşil, “Ben inanıyorum. Bilen çok iyi biliyor bilmeyen de bu konuda bilinçlenmesi lazım. Yani elindekinin değerini bilmesi lazım. Elinde bir saat, cep saati, masa saati, duvar saati varsa bunun değerini bilmesi lazım. Elinde bir bez varsa, bezin değerini bilmesi lazım. Veya elinde eski bir dolap vardır ve atmıştır çatı katında. Onun değerini bilmesi lazım. Anneden babadan kalan eserlerin kıymetini bilmiyor. Doğal olarak ya çöpe gidiyor, ya da çürümeye terk ediliyor. Çöpe gitmektense koruma altında ömrünü idame ettirmesi bence daha hoş olur. Çok güzel eserlerin maalesef böyle harap olduğunu biliyoruz.”

“BALIKESİR’DE GEZİLECEK YER VAR MI? ŞURASI DİYEMİYORUZ”

15 yıllık antikacı Nihat Yeşil, “İnşallah önümüzdeki günlerde birileri bu eserlere sahip çıkar. Tanıdığımız geliyor soruyorlar; ‘Balıkesir’de gezilecek yer var mı?’ diye. Şurası diyemiyoruz. Aileler geliyor, şurası var diyemiyoruz. Nereye göndereceğiz. Tarihi kültürü seven insanları gönderebileceğimiz bir yer yok. En fazla gönderdiğimizde Paşa Camii var. Ona gönderiyoruz. Onu da iyi tarif ediyoruz. Yani İyi ki Paşa Camii var” şeklinde konuştu.

“SOSYAL MEDYADA HAYAT GEÇMİYOR”

Sözlerine devam eden Yeşil, “Bizim yöremize ya da başka yörelere ait kültürler karanlık köşelerde bodrumlardan çıksın. Herkes çıkarsın bilmeyen görmeyen görsün, bilsin. Sosyal medyada hayat geçmiyor. Şimdi herkesin elinde bir telefon. Evet istediğiniz olabilir ama gerçek manada görmek farklı. Bir kitabın kokusunu hissetmek ayrı. Diyelim ki Osmanlı döneminin bir ders kitabı dahi olsa, eline aldığı zaman bir baksın bakalım o dönemde okunmuş bir kitap.” dedi.

“İNSANIN RUHUNA BİR CANLILIK VERİYOR”

Yeşil, konuşmasını şu ifadelerle noktaladı; “Bu işi yapmasaydım hiçbir şey yapmazdım. Emekliliğin tadını çıkarırdım. Belki de öyle başıboş otururduk. İnsanın ruhuna hayat dirilik vermek, canlılık vermek bu mesleğin bir yönü. Çünkü bir ürün geldiği zaman değişik bir ürünün sen yeni görüyorsun tanıyorsun. Ruhuna bir canlılık veriyor. Bir gün iki gün onu seyrediyorsun ve bakıyorsun seviyorsun. Çok hoş bir keyif bu. Beni ticari tarafı bu kadar heyecanlandırmıyor, ama yeni bir ürün dediğin zaman işte 100 yıllık, 150 yıllık. Her neyse kitap olur. Başka bir ürün olur. Derin bir kuyu. O yüzden çok harika bir keyif alıyoruz. Birkaç gün satmayı bile pek istemem. Ondan sonra bıkınca, yerine yenisi geliyor. O zaman ancak satmayı düşünüyoruz.” Haber: Nursima Akyürek Fotoğraf :M.can Akyürek