GündemKöşe Yazıları

Başbakan Bakanların Başkanıdır

Başbakan Bakanların Başkanıdır

       Cumhurbaşkanının ve Bakanlar Kurulu’nun biricik değeri, ülkenin gözbebeğidir başbakan. Her ülke için bir tane başbakan yahut başkan, bir tane cumhurbaşkanı seçilir ki biriciktir onlar. Makamının hakkını verebilmek uğruna siyaset yollarında uykusuz kalırlar gecelerce. Kendimizi cumhurbaşkanının, başbakanın ve milletvekilinin yerine koysak mesela. Bir günlüğüne bile olsa hep göz önünde olan, önemli ve çok tanınan biri olunca sanırım şahsen rahat olamazdım. Korumalarla, etrafımdaki kravatlı takımıyla, kurşungeçirmez arabalarla, elit kesimle yolculuk edilen bir uçakla toplumdan kopamazdım.

Başbakan, idarenin baş bakanı ve başkanıdır. Cumhurbaşkanımızın da gözbebeği olan başyardımcısıdır. Makamlar, mevkiler gelip geçicidir şu fani dünyada. Makam biriktirmek yerine insan biriktirebilmektedir marifet. Öldüğümüz zaman “Çok iyi adamdı, iyi kadındı. Harika işler başarıp ülkemizi temsil etti. Mekânı cennet olsun, yattığı yerler nur olsun.” dedirtebilmek ne güzel. Son zamanlarda sosyete kesiminin, sanat camiasının hani şu siyah gözlük-siyah şal-siyah kravat-siyah takım elbise-topuklu ayakkabı-son model araba-ilgi çekici çanta takımıyla cenazelere gelen şu siyahlara bürünen zengin takımımızın entel cümleleri meşhurdur: “Işıklar içine uyu. Toprağın bol olsun…” cümlesini kullanıyorlar. Çok yanlış cümlelerdir. “Toprağı bol olsun.” cümlesi genellikle gayrimüslim cenazelerinde kullanılır. Bir Müslüman kardeşimiz, ölen dostunun ardından “Yattığın yerler nur olsun. Duan bol olsun.” demelidir toprağının bol olmasından ziyade. “Işıklar içinde uyu!” tabiri de yanlıştır, hepimizin cennete gidip melekler gibi ışık saçtığını hiç kimse bilemez o sonsuz yolculukta. “Nur içinde uyu. Mekânın cennet olsun.” cümlesini kullanmak daha yerinde bir seçimdir Müslüman cenazelermiz için.

İşte makamlar da geçicidir. Bir ülkenin 3. cumhurbaşkanı, 10. başbakanı, 1970 yılında görev yapan Dış İşleri Başkanı, otuz yıl önceki Millî Eğitim Bakanımız, Erzincan’ın son seçilen milletvekili ve böyle makam adamlarının ismi o anda hatırlanmaz. Hangimiz isimleri, makamları, yılları net anımsıyoruz ki. Kimisi istifa ediyor, kimi devlet adamı erken ölüyor / öldürülüyor yahut görevine son veriliyor. Osmanlı padişahlarımızdan bile taht kavgası sebebiyle ilk yılında tahttan indirilen şehzadeler olmuş. Ama o ülke adına unutulmaz büyük işler, az zamanda çok iş yaptıysanız ve bir de halkın tamamına kendinizi sevdirdiyseniz işte o vakit isminiz altın harflerle Türk tarihine yazılır ve vatandaş sizin heykelinizi bile kendi elleriyle diker. Camiye, üniversiteye, bir kuruma, derneğe, vakfa sizin isminiz hediye edilir ve herkes o ortamları sizin adınızla anarak yüceltir. İşte yazar, şair ve sanatçıların belki siyasî makamları yoktur ama bakanlıkta görev yapan birçok memurumuzdan daha fazla hatırlanırlar. Yunus Emre, Mevlana gönül insanı olmuştur yüzyıllarca. Ömer Seyfettin, Can Yücel, Yaşar Kemal ve daha birçok yazar-şair-eğitimci adamımız eserleriyle, bir mısralık şiiriyle dahi kendisini herkese sevdirip adından söz ettirebilmeyi başaran kişiler olmuşlardır.

Olayın özü başbakan yahut en üst seviyedeki devlet adamı, mareşal, müfettiş, bakan olmakta yatmıyor. İşin aslı, kendini sevdirebilmekte yatar. Bir siyasetçi olsaydım, sanırım orta yaş grubu beni sevmezdi. Çünkü eğitimci yönümle önce çocuklara önem veren biriyim. Hayvanlara, yaşlılara merhametle bakan biriyim. Kendi ayağımın üstünde duran biri olarak orta yaş grubunu unutunca mesela beni vatandaş sevmezdi. Sadece çocuklarımızı düşününce milletvekili adayı bile olsam yine bana oy çıkmazdı. Tabii çok şeyler vaat ederek vatandaşa söz verip oyları toplayınca da ortadan kaybolarak sözünde durmamak benim gibi bir insana yakışmazdı. İşte bu yüzden siyaset yapamam ben. Siyasetten iyi anlayan, hukuk konularına ve gündeme hâkim olup kendine güvenen, liderlik ve yöneticilik yeteneği olan, sezgileri kuvvetli, insan sarrafı olmuş, kıvrak zekâlı, geleceği iyi gören siyaset adamlarımıza ve siyaset kadınlarımıza da aman nazar değmesin. İşte böyle insanların arasından seçilmelidir bir siyasetçi. O vakit bendeki oy helâl olsun böyle yöneticilerimize, milletvekili adaylarımıza, siyasetçilerimize.

Bugün aramızda olmayıp öbür dünyaya intikal etmiş olan eski başbakanlarımızı, başkanlık sistemi gelince başbakanlık makamı koltuğunda son kez görev yapan ve şu an hayatta olan Türkiye’nin son başbakanı Binali Yıldırım’ı saygıyla anıyorum. 2020 yılı yaz ayımızda Covid-19 testi pozitif çıkıp da eşi Semiha Yıldırım ile koronavirüse yakalanan Binali Yıldırım Bey’e geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Kalabalık ortamlarda bulunarak işi gereği her gün birçok insanla görüştüklerinden ve her ne kadar “maske-sosyal mesafe-temizlik” üçlü kuralına dikkat etseler de virüse yakalanan siyaset adamlarımıza da 14 günlük karantina dönemlerinde bol şifalar dileyip tez zamanda iyileşmeleri adına dualarımı iletiyorum. Sağlıkla, huzurla kalsınlar.

 

ELİF YAVAŞ

TARİH= 13 Eylül 2020 – Pazar

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu