GündemKöşe Yazıları

Bir Çift Ayakkabı

Bir Çift Ayakkabı

Bir sürü ayakkabı vardır vitrinde lakin içlerinden bir tanesi bir başka çeker ilginizi. Hemen oracıkta bir bağ kurulur aranızda ve “bunlar benim olmalı” isteği başlar içinizde. Kalitesi çok da önemli değildir o an için çünkü ışıl ışıl parlıyordur gözünüze, al beni dercesine. Birden içinizi anlamsız bir sevinç sarar hele de o sıralar duygu durumunuz pek keyifli değilse. Bir an önce onlara dokunmak hatta denemek istersiniz, ayağınızdaki görüntüsünü görmek için. “İlk görüşte aşk” gibi bir hissiyat içinde hemen uzanır elleriniz onlara çünkü başka beğenenleri de olabilir endişesini çoktan yaratmıştır zihniniz. Ve bir hamlede atılır, vücut dilinizle de onaylarsınız ilginizi. Oysa daha size uygun olup olmadığını bile bilmiyorsunuzdur. Her ne kadar bu konuda deneyiminiz çok olsa da duygularınız, göz kararınızın yanılmasına sebep olabilir bazen.

İlk görüşte âşık olduğunuz ayakkabılar eğer sizin için uygun ölçüde ise, mutluluktan uçacak gibi olursunuz. Hele bir de kalitesi beklentinizi karşılamışsa değmeyin gitsin keyfinize. Kıymet bilenlerden iseniz, yıllarca uyum içinde salınır durursunuz birlikte ve siz beğeni ile taşıdığınız sürece, çevrenizden de iltifatlar alıp durursunuz. Kimileri iyi niyetle dile getirir beğenisini, kimileri de içten içe kıskanır “keşke benim olsaydı” diye. Belki de gizli gizli arar, aynısını bulmak için, belki de bulur ancak hiçbir zaman sizdeki görünüşe sahip olamayacağının farkında değildir. Çünkü güzel olan, sahip olunca değil karşıdan bakılınca gösterir genelde güzelliğini.

***

Ya sadece büyük numaralar kalmışsa mağazada, o zaman satıcıyı epey zorlarsınız size uygun olanını bulsun diye. Tüm şirinliğinize rağmen sonuç yine de olumsuz ise, o zaman üzülürsünüz sanki bir kayıp yaşamışsınız gibi. Hiç aklınıza gelmez “sahibi olunmayan bir şey nasıl kaybedilir ki” diye. Çünkü o ana kadar bir sürü kombin yapmışsınızdır düşüncenizde hatta birlikte nerelere gideceğiniz bile kesinleşmiştir. Ne yazık ki isteğiniz hayal olarak kalır ve o anda belki de kesip küçültmek istersiniz o canım ayakkabıları.

Gelelim bir numara küçük olanlara; daha önceki deneyimlerinizden yola çıkarak bir ümitle, önce sağ ayak sonra sol ayak oldurmaya çalışırsınız, ancak bir türlü olmaz. Belki olur da kendiliğinden değil, zorlama ile. “Ne yapalım gülü seven dikenine katlanır” diye peş peşe sıralarsınız soruları satıcıya “esner mi acaba, ne kadar esner, kalıba koysanız mı, ne dersiniz?” O kadar beğenmişsinizdir ki, bırakmaya kıyamaz alırsınız. Bir de “bana yar olmayan kimseye olmasın” egosu beliriverir bir anda ve “neyse canım çok sık giymem” düşüncesi destekler hırsınızı. Aslında bilirsiniz çok sık giyilmeyen ayakkabılara ayağınızın bir türlü alışamayacağını ve onların bir köşede ilginizden yoksun öylece duracağını.

***

Bu arada hevesinizi almak için giyersiniz elbette, hem de her giydiğinizde canınızın yanmasına ve ayağınızın su toplamasına rağmen. Çevrenizdekilerin bu sorununuzdan haberi olmadığı için, onlar her gördüklerinde beğenilerini dile getirmeye devam ederler. Lakin bir an gelir, yüzünüzden belli olur ıstırap içinde olduğunuz ve dillendirmeye başlarsınız şikâyetinizi. Ayrılık düşüncesi ise artık katlanamayacak duruma geldiğinizde başlar. Aranızdaki o ilk sevinçli, heyecanlı bağ bitmiştir çünkü. Sonra. Sonra mı? O çok beğendiğiniz bir çift ayakkabının, zaten size baştan beri uygun olmadığını kabul edersiniz. Yine de oldurmaya çalışırsınız bir müddet daha, ilk başta olduğu gibi. Zihninizin kendince geçerli nedenler yarattığından habersiz.

Duyguların esaretinde başlayan, zihne teslimiyetin yarattığı mutsuzluk hali ile son bulur o tutkulu aşkınız. Çünkü sahip olmaya çalıştığınız o anları hatırlayın, orada “siz” yoktunuz “oldurmaya çalışan siz” vardınız. Hatta bu kavuşma, sırf siz istiyorsunuz diye tek taraflı bir kavuşma olmamış mıydı? “Ben sana uygun değilim” sesine kulak vermeyen siz değil miydiniz?

Yürümeyen, bitmeye yüz tutmuş veya çeşitli nedenlere bağlı devam ettirilen birlikteliklerin ve evliliklerin durumunu düşündüm de, bir çift ayakkabı ile kurulan bağdan çok da farklı gelmedi bana. Benzetme ne kadar doğru bilemem, bunun kararını sizler vereceksiniz. Kim bilir belki de sizlerin daha ilginç benzetmeleri vardır.

 

Demet TOK Şair/Yazar   

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu