Bir Köy Düğününden Renkli Sahneler: Sağdıçtan
Cirit Alanına Uzanan Bir Gelenek Yolculuğu

Bir Köy Düğününden Renkli Sahneler: Sağdıçtan
Cirit Alanına Uzanan Bir Gelenek Yolculuğu
Anadolu’nun köklü kültüründe düğünler yalnızca evlilik töreni değil, aynı zamanda sosyal birlikteliğin, ritüelin ve sanatın da sahnesidir. Cumartesi sabahı çalgılarla başlayan düğün süreci, sağdıç getirme geleneğiyle ilk gösterişli adımını atar. Bu gelenekte, düğün sahibinin musahibi (kardeşliği) “sağdıç” olur ve özel bir törenle evinden alınarak düğün evine getirilir.
Bayrak Altında Şiirli Seğmenler
Bayraktar, bayrağını alır, müzisyenlerle birlikte sağdıç alayına katılır. Sağdıçlar, yanlarında hediye getirir; kimi zaman bir basma bez bayrağa bağlanır, kimi zaman bir yorgan sırığa asılır. Hediye sadece eşya değil, aynı zamanda niyettir: Şayet sağdıç muhabbetli gelmek isterse, bir şişe rakı ile geleneksel içki ritüeli gerçekleştirilir.
Gençler, bu renkli alay sırasında “seğmen” dedikleri manilerle sevdayı, hasreti ve coşkuyu dile getirir. Örneğin:
“Karşı karşı duralım,
Telefonlar kuralım,
Sen orada ben burada,
Nasıl ayrı duralım…”
Her sağdıçtan sembolik bir ücret alınır, toplanan paralar düğünden sonra gençler arasında paylaşılır. Aynı gün, köy dışından gelen misafirler de çalgılar eşliğinde karşılanır ve konaklarına yerleştirilir. Misafirperverlik burada bir gelenek değil, bir kimliktir.
Kadim Bir Ritüel: Kına Gecesi
Cumartesi akşamı, köyde kına alayı başlar. Oğlan evinde hazırlanan kına, köy içinde dolaştırıldıktan sonra gençlerin düzenlediği eğlenceli davetle kız evine ulaştırılır. Gelin, iki bacı eşliğinde ortaya getirilip bir yastık üzerine oturtulur. El ve ayak bileklerine kırmızı kurdele bağlanır; bu kurdele, eşlerin birbirine olan sadakatinin simgesidir.
Kına yakılırken, hem neşeyle kına övülür hem de duygusal ağıtlar yükselir:
“Evimizi kızsız koydu,
Destimizi susuz goydu,
Anasını gızsız goydu,
A gız kınan kutlu olsun…”
Gelin, üç defa damadın adını söyleyerek çağırır. Ardından damat gelini kucaklayarak, kız arkadaşlarıyla kalacağı odaya götürür. Kına gecesi, hem hüzünlü bir vedadır hem de yeni başlangıçların sembolüdür.
Seyirlik Oyunlar, Cirit ve “Dürü” Sofrası
Pazar sabahı, köyde yeniden çalgılar çalar. Eğer uygun sayıda at varsa, gençler cirit (değnek) oyununa hazırlanır. Cirit öncesinde “cop oyunu” oynanır. Atlılar, 5 metre yükseklikteki ipe bağlanmış hediyeleri, kendi coplarıyla vurmaya çalışarak düşürür. Bu oyunda ustalık, cesaret ve çeviklik esastır.
Cirit zamanı geldiğinde ise, gençler Köroğlu havası eşliğinde arenaya çıkar. Rakibine “Ahmeeet, denk dur geliyom!” diye seslenen binici, ustaca savurduğu değnekle rakibini hem meydan okur hem selamlar. Bu oyun, sadece bir yarış değil, ata sporunun şanlı bir temsilidir.
Gün sonunda, halk “keşkek ocağı”na ve “koca çeşme”ye çağrılarak yemeğe davet edilir. Ardından “dürü” geleneği başlar: Önce topluca yapılan pilav ikramı, ardından karşılıklı hediyeleşmeler, düğünün son büyük adımıdır.
Görüm Alayı ve Veda
Gelin alma hazırlıkları yapılırken, gelinin bineceği at babası tarafından kız evine götürülür. Görüm sayısı, yani atlı kadın akrabalar, mutlaka tek sayı olur. Görkemli bir uğurla-mayla, düğün sona yaklaşır.
Bugün artık atların yerini otomobiller, seğmenlerin yerini müzik setleri almış olabilir. Ancak bu zengin geleneksel düğün kültürü, hâlâ Anadolu’nun kalbinde yaşamaya devam ediyor — anlatılan her maniyle, yakılan her kına ile, oynanan her cirit ile. Oğuz Kaplan’ın bilgilerinden derlenmiştir.
Balıkesir’de Flamingolar Nerede İzlenir?
Hakan Küçükakman