GündemKöşe Yazıları

BİR TUĞLA DA SEN KOY

Günlük hayatta hep okumaktan, kitap okumanın faydalarından bahsederiz de bunu kaçımız pratiğe ve düzene koyabiliyoruz ki. Bilgi sunmayan kitabı okumak zaman kaybıdır, aşırı ve bilinçsizce kitap okumak da hem dikkat dağınıklığına sebep olur hem de gözlerimizi yorar. Göz ağrısı bilirsiniz ki baş ağrısına, oradan kalbe kadar inip de bünyemizin hassas dengesini mağdur edebiliyor. Bazen edebî, kalın bir kitabı not alıp değerlendirmem Elifçe notlarımla tam 10 sayfamı alır. Hatta inceleyip tanıtmaya değecek bir kitapsa o kitabın yazarıyla röportaj yapma şansım bile doğar. Mekân da önemlidir eserlerde, sadece konuya ve olay örgüsüne sabitlenmemek lâzım. Peyami Safa’nın eserlerinde ruh hâlleri, mekânla insan psikolojisi arasında derin bağ vardır. Coşkulu bir bahçe bile neşeli yazmamıza sebeptir. Yaşar Kemal’in romanında Akdeniz, Toroslar, Çukurova ve endemik türlere dair bilgi ile coşarsınız.

 

Yaşar Kemal’in o ünlü İnce Memed romanından alıntı ile mekâna yer verelim:

 

  “… Üstleri ağır kokulu mersin ağaçlarıyla kaplı tepeler geçildikten sonradır ki, kayalar birdenbire başlar. İnsan birden ürker. Kayalarla birlikte çam ağaçları da başlar. Çamların birer billûr pırıltısındaki sakızları burada toprağa sızar. İlk çamlar geçildikten sonra, gene düzlüklere varılır. Bu düzlükler boz topraktır. Verimsiz, kıraç. Buradan Toros’un karlı dorukları yanındaymış, elini uzatsan tutacakmışsın gibi gözükür.”

 

Ortam ve zaman her yazarımızda farklı ruh hâline bürünür. Bazen ormandaki kuşun yuvasında, peri kızının odasında, zindanda, tropikal iklimde, çölde, şömine başında, aile ortamında, oyun parkında, köy meydanında, yılanı yutan bir farenin kalbinde, devler ve cüceler ülkesinde, kral sofrasında, hırsızın çantasında bile yer alabilirsiniz masallarda. Kitap sayfalarına bürünür de upuzun bir yolculukla sarmaş dolaş olursunuz. Sait Faik Abasıyanık’ın öykülerinde yaşamın kesitinden alınan anlık olaylar, durum öyküleri anlatılır. Sait Faik’te olay, kişi, yer, zamandan biri eksiktir ve aniden hikâyeye giriş vardır. Ömer Seyfettin’in eserlerinde olay hikâyesinin tüm bileşenlerini bulmak kolaydır. Kişi, yer, zaman, olay ile güçlü bir olay örgüsünü sezersiniz. Öyküdeki üç birlik kuralı ile kompozisyondaki serim, düğüm, çözüm bölümlerini Ömer Seyfettin’de hissetmek hoştur. Yazarımızın çocukluğu Balıkesir’in Gönen ilçesinde geçtiği için eserlerinde çoğunlukla bu topraklara yer vermiştir. Hatta Ömer Seyfettin’in Kaşağı adlı hikâyesinde geçen o çiftliğin de yapılan inceleme ve tariflere göre Gönen sınırlarındaki bir çiftlik olduğundan bahsedilmektedir.

An gelir zaman ve mekân birbirine karışır da sevdalık türküler akışına bırakılmayı ister. Yaşadığımız her bir gün ve başımızdan geçen her olay aslında kendi senaryomuzdur. Dünya bir oyun sahnesi, bu oyun sahnesinin de oyuncuları bizleriz. Yirmi dört saat, insanoğluna eşit şekilde verilmiştir. O zamanı nerede, nasıl kullandığımızdır ona kıymetini katan. Zamanı öyle iyi değerlendirirsiniz ki bir bakarsınız sanki otuz saat gibi değer kazanır. Hani çok uzun yaşamak değil de iyi yaşamak önemlidir, derler. Ömer Seyfettin de gencecik yaşında vefat etmeseydi kim bilir daha yüzlerce öyküyü kaleme alacaktı. Genç ölmesine rağmen bizlere ne çok eser bırakıp da şu dünyadan göç etmiş. Elimizi vicdanımıza koyup da kendimize sormalı: “Bugün Allah için ne yaptım? Bugün kendim ve ülkem için ne yaptım? Vatanım için neler başarabildim, insanlık uğruna gönül inşa ederken bir tuğla da ben koyabildim mi?”. Haydi hep beraber kardeşlik köprüsü kuralım, ilim yolunun yolcuları olarak bir tane sevgi tuğlası da biz koyalım. Uzat elini, bir tuğla da sen koy!

ELİF YAVAŞ

Tarih: 23 Ocak 2019 – Çarşamba

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu