GündemEnder GÖKMENKöşe Yazıları

BM: Mavi gezegen kırmızı alarm veriyor

Dağların zirvelerinden, okyanusların derinliklerine, iklim değişikliği denizlerimizi ve buzul bölgelerini hiç olmadığı kadar etkiliyor. Birleşmiş Milletler’ deki panele katılan bilim insanlarının açıkladığı son rapor, insan kaynaklı etkiler nedeniyle bir dizi olumsuz gelişmenin daha da belirginleştiğini ortaya koydu.
Daha da kötüsü, donuk toprak tabakaların da erimeye başlaması ile karbon salınımının daha da arttığı ortaya çıktı. Son 12 ay içinde IPCC (Devletler arası İklim Değişikliği Paneli) tarafından yayımlanan 3 raporun sonuncusu, gezegen adına en endişe verici olanı. Bilim insanları, 1970 yılından bu yana okyanusların durmadan ısındığı konusunda kesin cümleler kuruyor. Sularımız, insan kaynaklı ekstra ısının oluşturduğu etkilerin yüzde 90’ını emmiş durumda.
Eskiden temel olarak ısıl genleşme nedeniyle yükselen okyanuslar, artık Grönland ve Antarktika’daki erimelere bağlı olarak yükseliyor. Küresel ısınma nedeniyle, Antarktika’daki buzul kaybı 2007 – 2016 arasında, önceki on yıla kıyasla üç kat arttı. Aynı süreler içinde Grönland’daki erime iki katına çıktı. Yapılan hesaplara göre, benzer karbon emisyonu süreci devam ederse, 2100 yılına kadar Avrupa’nın ortasındaki, Kuzey Asya’daki ve Güney Amerika’daki Ant Dağları’ndaki buzulların yüzde 80’i yok olacak. Bunun milyonlarca insan üzerinde çok ciddi etkileri olacak. Tüm bu eriyen suyun okyanuslara ulaşması ile dünya genelinde su seviyeleri yükselecek.
Yeni IPCC raporuna göre, en kötü senaryoda, 2100 yılına kadar küresel anlamda deniz seviyeleri 1.1 metre yükselebilir. Raporu hazırlayan ekipte olan Doktor Jean-Pierre Gattuso, “Bunun alçak sahil bölgelerinde yaşayan 700 milyon insan üzerinde birçok anlamda etkisi olacak” öngörüsünü dile getiriyor.
Raporun temel olarak, okyanuslardaki ve kriyosfer tabakadaki ısınmanın etkilerinin milyonlarca insanı etkileyeceği mesajını veriyor. Kötü emisyon senaryosunda, Şanghay ve New York gibi zengin şehirlerin dahi deniz seviyesindeki yükselişle birlikte risk altına girebileceği belirtiliyor.C40 isimli oluşumun hazırladığı risk haritasına göre de, İstanbul’da yüksek emisyonlu kötü senaryoda risk altındaki şehirler arasında gösteriliyor. Rapora göre, denizleri ısınmış bir dünyada, tropikal kasırgalar gibi tehlikeli hava olaylarının sayısında büyük artış olacak.
Hükümet politikaları ve yasalar aracılığında, küresel anlamda kontrolü sağlanmadığı sürece, önüne geçilmesi imkansıza sürüklenen bir çıkmaza gidiyoruz. Küresel etkiye sahip bu gibi durumların önüne, ülkeler bazında bireysel çabaların yetersiz olacağından dolayı, geniş ölçekte planlamalar yapılarak çözüm odaklı hareket edilmesi gerekir. Yarın çok geç olabilir, “hemen, şimdi” mantığıyla aksiyon alınmalı ve uygulama safhasına geçilmelidir.
Kaynak: BBC News

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu