GündemKöşe Yazıları

Bol Pınarlı Madra Dağı

Bol Pınarlı Madra Dağı

 

Bu gün rotamız Dutluca Köyü, Büyükdere ve Karalar idi. Yine sabahın köründe daha gün bile uyanmamışken düştük yollara, biz Rampacılar. Burhaniye İlçesine bağlı Dutluca Köyü’nün girişinde aracımızı park ettikten sonra köyün içinden geçerek, başladık Madra Dağı’na doğru tırmanmaya.

İnsana huzur veren sakinliğinin yanında çam ve zeytin ağaçları ile yeşile bürünmüş olan köy, sıcakkanlı insanları ile de ayrı bir güzellik kazanmış. Kadın, erkek kiminle karşılaşsak, sanki bizleri daha önce tanıyorlarmış gibi sohbet ettiler ve selametle uğurladılar.

Köyü ardımızda bırakıp yemyeşil ormanın içinden yürürken, her biri ayrı güzellikte olan tepeleri kâh seyrederek kâh resimleyerek saatlerce yürürdük neşe içinde. Bir taraftan da rehberimiz Murat Bey’in, Madra Dağı’nın faunası ve florası hakkında anlattığı bilgileri dinledik. Havanın sisli, puslu olmasına rağmen, tüm heybetleri ile etrafımızı saran tepelerin güzelliği ile yine görsel şölene şahit oldu gözlerimiz ve heyecanla çarptı yüreklerimiz.

***

Büyükdere’den geçerken bir sürü çeşme ile karşılaştık aralıklarla. Her çiçekten bal alan arılar gibi biz de her çeşmeden suyunu içtik, Madra Dağı’nın. Yer yer arı kovanlarına da rastladık bu arada. Öyle ya bu muhteşem habitatta bal olmasın da nerede olsun. Büyükdere’nin çıkışındaki son çeşmenin başı mola yerimiz oldu. Hemen ateş yakıldı ve en sevdiğimiz klasiğimiz olan, Suat Bey’in peynirli omleti ile Murat Bey’in muhteşem bitki karışımı çayı eşliğinde karnımızı doyurduk. Harika manzara eşliğinde çaylarımızı yudumlarken, Murat Bey’in seslendirdiği şiirler de günümüze damga vuran güzelliklerden biri oldu.

Keyifli molamızı ardımızda bırakıp Karalar’a doğru tırmanmaya başladık, yılkı atlarını da görmek umudu ile. Yolda zaman zaman koyun ve keçi sürüleri ile karşılaştık, hatta bir müddet onlarla birlikte yürüdük. Sanırım onlar da bizim dağlarda ne yaptığımızı anlamaya çalışıyorlardı. Birden atların ayak izleri çoğaldı lakin kendileri yoktu. Tam ümidimizi kesmişken, varlığımızdan rahatsız olduğunu belli eden bir tanesinin sesini duyduk sonra yamaçta otlayan bembeyaz yılkı atı çıkıverdi karşımıza. Saygılı davranıp, onu daha fazla rahatsız etmemek için hızlı adımlarla ve sessizce uzaklaştık oradan.

***

Tırmandıkça tırmandık dağların en tepelerine. Bu nasıl bir sevda, bu nasıl bir coşku ki isyan eden bacaklarım bile uyum sağlıyordu yüreğimdeki bu sevdaya. Karalar’ı da ardımızda bıraktıktan sonra hedef Delikli Taş idi ancak yağmurun atıştırmaya başlaması ile gönülsüz bir şekilde iptal ettik. “Sağlığımız yerinde olsun da daha çok aşılır bu dağlar en azından bir daha gelmek için bir sebebimiz oldu” dedik.

Artık dönüş vakti gelmişti, kâh tırmandık kâh inişe geçtik derken 23 km’yi ardımızda bırakıp Dutluca Köyü’ne geri döndük. Karınlarını doyurmuş ve süt vermek için geri dönen koyun, keçi sürülerinin geçit törenini izledikten sonra biz de evlerimizin yolunu tuttuk. Günün yorgunluğu tepelerde bırakıp, geçirdiğimi güzel anları hafızamıza nakşettik. Yüzümüzde tebessüm ve içimizdeki huzur ile bir sonraki rotamızın hayalini kurduk yol boyunca.

Demet Tok

Şair/Yazar

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu