Bülbülün Şarkılarımızdaki Yeri
Bülbülün Şarkılarımızdaki Yeri
Gül ile bülbül… Asırlardır sesi muhteşem bir kuşla (bülbül) mis kokulu bir çiçeğin (gül) aşkı dillendirildi, kitaplarda roman oldular, yeri geldi şiir ve şarkı sözü oldular, kimi zaman da Türk destanlarının konusu oldular. Nasıl ki burnu leşten kurtulmayan karga kuşu rehberimiz olunca kişiyi çöplüğe götürüyorsa, şakıyan bülbülümüzü takip eden de gülistana yol alıyordu. Sesi harika olan yetenekli insanlara ‘bülbül sesli’ deriz yahut ay yüzlü olan güzel kızlarımıza ‘gül yüzlüm!’ diye hitap ederiz. Kâinatın peygamberi olan, son peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v.) de gül yüzlü bir âdemoğlu ve teni gül kokan bir resul değil miydi?
Gül ve bülbül üzerine sayfalar dolusu methiyeler dökülmüş, bülbülün göğe serenat yağdırışı kırmızı gülü aşkından utandırmış. Türk edebiyatının ve musikinin de baş tacı olmuş bülbül. Minik bülbül kuşunun bahçelerdeki şarkıları insanoğlunu büyüleyivermiş. Gül ile bülbülün o unutulmaz şarkılarımızdaki önemi böyledir işte. Bülbülün şarkılarımızdaki yerine, müzik makamlarına beste oluşuna bir de örnekleriyle yer verelim. Sizler şarkılarla, güfte şekline gelmiş mısralarla mest olun (kendinizden geçin).
Güfte: Hâfız-ı Şirâzî, Beste: Buhurîzâde Mustafa Itrî Efendi, Nevâ Kâr
Gülbün-i ‘îş mîdemet sâkî-i gül-izâr kû
Güfte: Nedim – Beste:Mahmut Celalattin Paşa, Hüseynî Şarkı
Sevdiğim Cemâlin çünkü göremem
Güfte: Nedim – Beste: Mahmut Celalattin Paşa, Isfahan Şarkı
Dil-i biçare senün çün yanıyor
Bülbül; şiir ve mûsikînin müşterek kahramanıdır. Şiirlerde veya güftelerde bu küçük kuş bazen şarkıcı bazen şâir bazen de gazelhan olmuştur. Tasavvufta ve edebiyatta gül, mûs
ikîye de yansımıştır. Tekkelerde zikrullah sonunda okunan gülbanga “bülbül âvâzı” denmiştir. Bülbül sesli san’atkârlar, bülbül sesli hânendeler, gazelhânlar yetişmiştir. Çalgısını çalmakta mahâreti olanları “sazına bülbül konmuş” deyimi ile meth edilmiştir; Tanburî Cemil Bey için denmiştir (1).