GündemKöşe Yazıları

ÇANAKKALE’DE BİR HAFTASONU

Haftasonunu eşimle birlikte iş için gittiğimiz Çanakkalede geçirdik. Hazır gitmişken kültürümüzü ve tarihimizi öğrenmemek olmazdı. Biz yine zamanı en iyi şekilde değerlendirmeye çalıştık. Kısa bir zamanda 3 önemli mekan gezdik. Çanakkale izlenimlerimizi sizinle paylaşmak isterim.

 

İlk durağımız daha önce de defalarca gittiğim Truva Antik Kenti; Burası aslında dünyanın en ünlü arkeolojik kenti. M.Ö. 3000-2500 yıllarında yerleşim yeri olarak kurulduğu söyleniyor. İlk yerleşim yeri olduğundan beri birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. 1871’de Heinrich Schliemann tarafından burada ilk kazı yapılmış ve hala Tübingen Üniversitesi’nde Prof. Dr. Manfred Korfmann burada arkeolojik kazıları sürdürüyor. Dünya Miras Listesi’nde yer alan kent, Çanakkale Boğazı’nda bulunan Karamenderes Nehri’nin Ege Denizi’ne döküldüğü yerde bulunuyor. Çanakkale sınırları içerisindeki Merkez ilçesine bağlı olan İntepe Beldesi’ndeki Truva Antik Kenti’nin bir Türk yurdu olabileceği hakkında görüşler varmış. Sultan ll. Mehmet 1462’de Midilli’yi kuşattığı sırada Truva’da durup, “’Tanrı, yıllar sonra olsa bile, bu kentin ve yaşayanların intikamını bana nasip etmiştir”’ demiş. Kimilerine göre ise Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra Truva’ya gelmiş ve burada Truvalı kahramanların anısına kurban kesip, “’Truvalıların öcünü aldım”’ demiş. Hatta Mustafa Kemal Atatürk Büyük Taarruzda “’Truva’nın intikamını aldım”’ demiş.

Gezdiğimiz bu toprakların inanın herybir metrekaresinde ayrı bir hikaye saklı. Bu kentin simgesi filmlere konu olan meşhur Truva Atı’nın da ilginç bir hikayesi var. Hikayeye göre Akhalılar yıllar süren mücadeleye rağmen hiçbir şekilde Truva’yı ele geçirememişler. Bir kuşatma sonrasında yine vazgeçmek üzere iken tanrılardan yardım istemişler. Tanrıların verdiği fikir ile savaştan vazgeçmiş gibi yapıp geri çekilmişler. Geri çekilirken kentin kapısına tahta at içerisine asker yerleştirerek bırakmışlar. Sevniç çığlıkları ile kutlama yapan Truvalılar atı içeri aldıklarında ise gece kendilerini bekleyen acı sürprizle karşılaşmışlar.Bugün antik kentte yer alan at 1975 yılında bir Türk sanatçı tarafından eski bilgiler ışığında yeniden yorumlanarak yapılmış bir model. Bu anlattığım hikaye müthiş bir yapım olarak meşhur Truva ismi ile beyzperdeye uyarlanmıştı.İzleyenler hatırlar.

 

Bu tarih dolu antik kenti gezip ikinci durağımız olan Çanakkale Seramik Müzesi’ne geldik. 1905 yılında “Er Hamamı” olarak inşa edilen tarihi yapı,”Seramik Şehri Çanakkale” projesi kapsamında seramik müzesi olarak yeniden işlevlendirilerek kullanılmak üzere Çanakkale Boğaz Komutanlığı’nca Çanakkale Belediyesi’ne tahsis edilmiş. Seramik Müzesi olarak kullanılacak yapının aynı zamanda hamamın tarihsel geçmişi, mimarisi, kullanım şekli gelen ziyaretçilere gösterileceğinden hamamın mimarisinde bir değişiklik yapılmamış. Böylece gelen ziyaretçinin hem seramik müzesi hem de hamam kültürü hakkında fikir edinebilmeleri amaçlanmış. Biz gezerken gerçekten çok keyif aldık. Hamamın orjinalliği yanı sıra el emeği göz nuru eserleri görmek bambaşka bir keyifti.

 

Bu kısa Çanakkale ziyaretimizde o kadar hızlı davranmaya çalışıyoruz ki iki güne sadece 3 yer sıkıştırabildik. Çanakkale’nin her tarafında bambaşka hikayeler var. Bizim buradaki son durağımız Çanakkale Askeri Deniz Müzesi oldu. Çanakkale Savaşı’nda kazanılan zaferin 67. yılında kurulan Çanakkale Deniz Müzesi, teknolojinin gelişmesine ayak uydurularak çağımıza uygun bir hale getirilmiş. Çimenlik Kalesi’nin hemen yanında bulunan müze, Çanakkale merkezde gezilecek yerlerden biri. Müze, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı olduğundan Askeri bir müze olarak bilinmekte. Fakat, turistler için öyle üst güvenlikli bir yer değil. 1915 yılında Çanakkale Savaşları’nda atalarımızın vermiş olduğu mücadeleyi diri tutmak ve gelecek nesillere bu mücadele ruhunu aksettirebilmek amacıyla, biraz geç olmuş olsa da, 1982 yılında inşa edilmiş. Müze içerisinde Çanakkale Savaşları’ndan kalan topları, savaş gemilerini, anıtları, Nusret Mayın Gemisi’ni ve muhteşem bir deniz manzarasını görebilirsiniz. Hatta müzenin deniz kenarı kısmında bulunan banklara dilediğiniz kadar oturabilir, Çanakkale’nin eşsiz deniz manzarasını seyredebilirsiniz. Biz boğazdan geçen gemileri eşimle birlikte izlerken sıcakcık çaylarımızı içmeyi ihmal etmedik. Müze, 2003 yılından sonra gerek modern müzecilik uygulamaları gerekse ziyaretçi trafiği göz önüne alınarak, ”Birinci Sınıf Askeri Müze” statüsüne getirilmiş.
Müzenin ilginç yerlerinden biri Uluç Ali Reis adlı denizaltının 14 metre yüksekliğindeki periskopu. Genelde, bu periskopun başına geçenler bir türlü ayrılmak bilmese de, sıra yoksa bu periskoptan boğazı 180 derece açı ile seyretmek, oldukça farklı bir deneyim.Eşimle ben bu deneyimi gayet güzel bir şekilde yaşadık. Ayrıca, müze içerisinde geniş bir park, Çimenlik Kalesi de müze içerisinde görebileceğiniz yerler arasında. Müze içerisinde bulunan ayrı bir giriş bölümü ve ayrı bir giriş ücreti olan bu kalenin Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461-1462 yılları arasında İstanbul’un savunulması amacıyla boğazın en dar yerine yaptırdığı iki kaleden biri olarak bilinmekte. Kala-i Sultaniye olarak da bilinen Çimenlik Kalesi, 1915 Çanakkale Savaşları’nda merkez savunma grubunun sevk ve idari mevkisi olmuş. Kale içerisinde fotoğraf çekmenin yasak olması pek hoş olmasa da, Çanakkale Deniz Müzesi alanında bulunan en önemli tarihi yapı diyebilirim.Müzenin bir başka ilginç bölümü Nusret Mayın Gemisi’nin olduğu bölüm. Geminin orjinali 1912 yılında Almanya Kiel’de inşa edilmiş ve bundan 1 yıl sonra 1913 yılında Osmanlı Donanmasına katılmış. 7-8 mart 1915 tarihinde Karanlık Liman’a dökmüş olduğu 26 mayınla, 18 mart 1915 Deniz Zaferi’nin kazanılmasında çok büyük rol oynadığı söylenmekte.1955 yılına kadar Türk Donanmasına hizmet veren gemi, 1962 yılında Sivil Bahriye’ye satılmış ve 1990 yılında Mersin Limanında battığı bilinmekte. 1999 yılında denizden çıkartılan gemi, Mersin Limanına çekilmiş. Günümüzde Çanakkale Deniz Müzesi’nde bulunan gemi, Nusret Mayın Gemisi’nin bire bir ölçülerinde yapılmış olan bir kopyasıdır.Unutmadan söylemekte fayda var;müze içerisinde hediyelik eşyalar alabileceğiniz bir yer de bulunuyor.

 

Bir haftasonuna sıkıştırdığımız bu gezimizde size Çanakkale’nin çok küçük bir kısmını anlatabildim. Bir dahaki yazılarımda geri kalan kısımlarıda anlatmaya çalışıcam. Çanakkale mutlaka gidip görülmesi gereken tarihi bir kentimiz.Henüz görmediyeseniz y ada dünya gözü ile bir kez daha görmek için bir haftasonunuzu ayırmanızda fayda var.

 

********************

 

Bana her konuda fikir ve önerilerinizi yazabileceğinizi sakın unutmayın dostlar sevgi ile kalın.

İletişim için; onurayan@hotmail.com

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu