GündemKöşe Yazıları

Doğudan Batıya Antalya (3)

Doğudan Batıya Antalya (3)

 

Manavgat programını tamamladıktan sonra Serik’in Belkıs Köyü’nde yaşayan arkadaşımızın ısrarı üzerine, çeşitli sebzelerin ve meyve ağaçlarının bulunduğu bahçe içindeki şirin mi şirin köy evlerine konuk olduk. Bir taraftan antik çağdan günümüze ulaşan güzellikleri bir taraftan da eskimeyen dostları görmek mutluluğun zirvesi oldu adeta benim için. Sabah kahvaltıda günün programını gözden geçirdikten sonra muhteşem Aspendos Antik Kenti’ne doğru yola çıktık. Akdeniz bölgesinde en geçerli paranın basıldığı yer olan Aspendos Antik Kenti’nde en dikkat çeken yapı Roma Tiyatrosu idi. Yaklaşık on beş bin kişi kapasiteli büyüleyici görsellikteki yapı günümüze kadar en az hasarla gelebilenler arasında. Burada çeşitli kültür ve sanat etkinliklerinin düzenleniyor olması, her yıl yoğun bir şekilde yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine neden oluyor. Aspendos Antik Kenti sınırları içerisinde ayrıca stadyum, bazilika, agora, su kemerleri ve birçok tarihi yapı da görülmeye değer.

Bir sonraki durağımız olan ve Büyük İskender’in ele geçiremediği yer olarak bilinen Sillyon Antik Kenti’nin durumu içler acısıydı. Kaderine terk edilmiş yerlerden birisi daha diyebilirim. Antik kent yolu üzerinde bulunan Sillyon Cafe’de kısa bir mola verdik bir şeyler içmek için. Sıcakkanlı işletme sahibinin misafirperverliğinin yanında, antik kent hakkında verdiği bilgiler de değerliydi. Hatta ören yerini gezmek için gönüllü olarak eşlik etti bize. Ticari nedenle de olsa rehberlik yapmaları antik kent açısından sevindirici geldi bana. Eğer buralara kadar gelmişseniz, Hoşgörü Bahçesi’ni de mutlaka görmelisiniz. 2004 yılında ziyarete açılan bu yer gerçekten hoşgörünün yansıtıldığı huzurlu bir alan olmuş. Antalya Belediyesi tarafından, farklı kültür ve medeniyete ait kişilerin aynı yerde ibadet edebilmesi amacıyla inşa edilmiş bahçenin içerisinde cami, sinagog, kilise bulunuyor ve sürekli kapılarını açık tutuyor insanlığa. Genelde dini eserlerin sergilendiği etkinlikler de düzenleniyormuş burada. Din, dil, cinsiyet, ırk ayırımın yapılmadığı “önce insan” özelliğinin vurgulandığı bir hoşgörü hâkimiyetinde olması beni son derece mutlu etti.

Hitit Dönemi ile tarihlenen ve Parha olarak bilinen, Roma Dönemi’nde Anadolu’daki en güzel ve düzenli kentlerden birisi olan Perge Antik Kenti, mimarisi ve mermer heykeltıraşlığı ile ünlü bir kent. Bölgede yapılan kazı çalışmalarında bulunan eserler, Antalya Müzesi’nde sergileniyor. Şehir planlaması açısından önemli noktaları bulunan Perge Antik Kenti’nde sütunlu cadde ve su kanalı korunarak günümüze kadar gelebilenler arasında. Ayrıca kentte bulunan dört anıtsal çeşme ve iki büyük hamam, Perge Antik Kenti’ne “su kenti” ismini kazandırmış. Antik kentte bulunan sur duvarları, kuleler, kaleler ve kapılar günümüze kadar fazla hasar almadan gelebilmişler. Uzunluğu 760 metre olan Zindan Mağarası’nda bulunan sarkıtlar, dikitler, aşınımla oluşmuş motifler ve küçük kanyonlar görülmeye değer bir başka doğa harikasıydı. Ayrıca yedi gölü ortak bir noktada birleştiren Kurşunlu Şelalesi’nin doyumsuz manzara seyri ile dinlenmek de yaşanılması gereken harika bir deneyim oldu bizim için.

Döşemealtı’nda bulunan ve Karain Mağarası yolu üzerinde bulunan Termessos Antik Kenti, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış ve oldukça gösterişli bir kent. Milli park içerisinde bulunan kent, tarihe ışık tutan yapıları ile ülkemizde en iyi korunmuş antik kentlerden birisi. Çok sayıda tapınak ve üzerleri işlemeli lahitlerin bulunduğu kent aynı zamanda birçok mitosun oluşumunda da etkili olmuş. Özellikle tanrıların ve insanların babası Zeus ile ilgili birçok efsaneye sahip. Bölgede bulunan Karain ve Kocain Mağaraları uzunlukları ve Paleolitik Çağ’dan günümüze birçok bilgi aktarmaları nedeniyle ülkemizde bulunan önemli mağaralardan. Arkeolojik çalışmaların devam ettiği mağaraların giriş bölümlerini görmek mümkün. Her mağaranın kendine özgü karakteristik özellikleri var ve genelde sanat eserlerinin sergilendiği bir galeri gibi geliyor bana izlerken.

Günün son ziyaretini, antik çağda Psidya olarak adlandırılan Ariassos Antik Kenti’ne yaptık. Görkemli şehir kalıntıları bulunan antik kentte, bağcılık, şarapçılık ve zeytinyağı üretimi yapıldığı arkeolojik çalışmalar sonucu anlaşılmış. Nekropol alanından şehir kapısına kadar bir sürü yapının bulunduğu kent antik dönemin en önemli şehirlerinden birisiymiş. En önemli yapılardan birisi olan şehir kapısı günümüze kadar gelebilenler arasında. Üç kemere sahip bu şehir kapısının Severus Alexander zamanında yapıldığı tahmin ediliyor. Günün yorgunluğu ve gezdiğimiz, gördüğümüz yerlerin yarattığı mutlulukla Gazipaşa’da kalacağımız, deniz ve dağ manzaralı otelimize doğru yola çıktık. Her bir tarafı medeniyet beşiği olan ve birçok spor aktivitesinin yanında ziyaretçilerine her türlü imkânı sunan Antalya, eşsiz bir tatil cenneti olarak tüm övgülerini hak ediyor diye düşünüyorum. Ancak işletmelere verilmiş olan isimler nedeniyle, bir an kendinizi yabancı bir ülkede hissedebilirsiniz. Bu duruma, yabancı turisti çok seven ve misafirperverlikten ödün vermeyen ülke insanlarımın turizme ticari bakış açısı diyebilir miyiz? Yorumunu sizlere bırakıyorum.

Demet TOK

Şair/Yazar

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu