GündemKöşe Yazıları

Doğudan Batıya Antalya (4)

Doğudan Batıya Antalya (4)

 

Reklam olmasın diye ismini veremediğim ancak keyifli bir gece geçirmemizi sağlayan ve muhteşem bir kahvaltı ile bizi uğurlayan Gazipaşa’daki otel yetkililerimize teşekkür edip, ilk durağımız olan Selinus Antik Kenti’ne bir an önce gitmek için vedalaştık. Toprak yoldan ilerlerken karşımıza çıkan yapılar, büyük ve küçük hamam, Şeker Hane Köşkü ve anıtsal mezarlar oldu. Tepenin eteğine geldikten sonra da taş döşenmiş yoldan devam edip kent giriş merdivenlerinin önüne vardık ve sanırım en zorlayıcı bölüm bu oldu çünkü 650 basamak tırmanarak kaleye çıktık. Karşılaştığımız manzara, kesinlikle o basamakları çıkmayı hak ediyor güzellikteydi. Tüm koylar ve pırıl pırıl parlayan deniz ayaklarımızın altında bize görsel bir şölen sundular. Helenistik, Roma, Bizans ve Selçuklu dönemlerinde iskân görmüş olan Selinus Antik Kenti’nde akropol, agora, nekropol, odeon, su kemerleri ve kilise görülebilecek diğer eserler. Roma İmparatoru Traianus’un burada yaşama veda etmesi nedeniyle de Romalılar’ın bu kente olan ilgisi bir hayli fazla imiş.

Adını Kommegene Kralı 4. Antiochos’tan alan Antiocheia Ad Cragum Antik Kenti, denize doğru dik inen üç tepe üzerinde bulunuyor. Roma ve Bizans dönemlerinde de yerleşim görmüş olan kentten günümüze ulaşan yapılar, orta çağ kalesi, agora, sütunlu cadde, kilise, hamam, anıtsal kapı, tapınak, triconhos ile nekropol alanındaki anıt mezarlar. Bir de T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı izinleri ile Nebraska Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Michael Hoff başkanlığında gerçekleştirilen kazı çalışmalarında mitolojik Medusa figürü bulunmuş burada. İlk defa Didim’de gördüğüm Medusa figürü kopyasının gerçeğini görmek heyecan verici oldu ve saçlarındaki yılanlar görülebilecek netlikte idi. Antik kentin içinden geçilerek gidilen, Delik Deniz ve Kral Yolu, görülesi bir tabiat harikasıydı. Eşsiz bir manzaraya ve turkuaz rengi denizin kenarındaki koylara sahip olan bakir bir yer. Her ne kadar iniş yolu biraz zorlayıcı olsa da kendinizi cennete gelmiş gibi hissedebilirsiniz. Delikli Deniz adını, denizin içindeki kocaman delikli kayadan almış, kral yolu ise Kral 1.Antiochos’un buradan denize girmesi nedeniyle böyle isimlendirilmiş. Burada biraz mola verip kamp yapanlarla sohbet ettik ve kahve ikramları için bir hayli mutlu olduk. İotape Antik Kenti de adını, Kommagane Kralı 4. Antiochus’un karısı İotape’den almış. İmparator Traianus’tan Valerianus’a kadar kent kendi adına sikke bastırmış. Roma ve Bizans dönemi özelliklerini taşıyan kalıntılar, denize doğru uzanan yüksekçe bir burunda bulunuyor ve burası aynı zamanda kentin akropolüymüş. Ancak kent oldukça tahrip olmuş bir görüntüye sahip.

Gazipaşa programını da sağlıkla bitirip Muratpaşa’ya doğru yola çıktık. Antalya’da arkadaşlarımızın olması bize bir hayli kolaylık sağladı elbette. Yollarda olduğumuzu duyan, Konyaaltı’ndaki arkadaşımızın “beni görmeden sakın geçmeyin” demesi üzerine, davetini hemen kabul ettik.  Eve geçiş yapmadan önce de Roma imparatoru Hadrianus’un bölgeyi ziyareti esnasında inşa edilmiş olan Hadrian Kapısını ve Ters Evi ziyaret ettik. Gerçi günümüze kadar sağlam bir şekilde gelmiş olan bu eseri daha önceki ziyaretlerimde de görmüştüm. İlçe surlarının arasında bulunan yapının giriş kısmında imparatorun ve ailesinin resmedildiği heykeller bulunuyor. Burada fazla zaman geçirmeden oldukça ilginç bir yapı olan Ters Eve gittik.  Ev, yatak odası, çocuk odası, mutfak ve salondan oluşuyor ve içinde bulunan eşyalar da ters bir şekilde yerleştirilmiş. 2015 yılında ziyarete açılan ve Türkiye’de ilk, dünya çapında ise on üçüncü olan ters ev de görülebilecek ilginç yapılar arasında ve turistlerin de bir hayli ilgisini çekiyor. Henüz göremediğim Ankara, Safranbolu, Kayseri ve Ordu’da inşa edilmiş ters evler varmış.  Yıllar önce Şile gurubumla çıktığım Karadeniz kültür gezimde, içine giremesek de Batum’da görmüştüm ilk kez bu ters yapıyı ve bir hayli ilgimi çekmişti mimarisi.

Tarihi yapılarının yanı sıra plajları ile de ünlü olan Konyaaltı, Akdeniz’in maviliği ile de birleşince adeta büyüledi bizi, uzun yol yorgunluğumuzun üzerine. Akşam yemeğimizi sahilde manzara eşliğinde yedikten sonra Kaleiçi’ni gezmeye gittik. Antik çağ kalıntıları ile tamamen turistik bir yer olan Kaleiçi, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait yapılarıyla bir hayli göz kamaştırıcı. 1972 yılında Antalya İç Limanı ve Kaleiçi semti, özgün dokusu nedeniyle Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından sit bölgesi olarak koruma altına alınmış ve 1984 yılında da Turizm Bakanlığı’na Antalya- Kaleiçi Kompleksi yenileme çalışmaları nedeniyle FİJET (Uluslararası Turizm Yazarları Birliği) tarafından Altın Elma Turizm Oskarı ödülü verilmiş. Ülkem adına gurur verici bu çalışmaları her zaman takdirle alkışlıyorum. Gece eğlencesi ile de ünlü olan Kaleiçi’nin ne yazık ki eğlence kısmına katılamadık çünkü sabah erken kalkıp programımıza devam etmemiz gerekiyordu.

İş nedeniyle her gidişimde sıcak hava nedeniyle isilik olduğum Antalya’da, mevsim itibari ile ilk defa keyifli zaman geçirmenin hoşnutluğunu yaşadım bu gezi nedeniyle. Eve döndüğümüzde ertesi günün programını gözden geçirdik ve neredeyse kırk yıla dayanan arkadaşlığımızın güzel anıları yâd ettik özlemle. Her ne kadar sohbet keyifli olsa da uykuya yenik düştü gözlerim, bir müddet sonra. Ertesi gün gözlerimi, sabahın ılık, tatlı esintisiyle açtım ve güneşin üzerine düşürdüğü ışığı ile pırıl pırıl parlayan Akdeniz’e merhaba dedim yüzümdeki mutlu gülümseme ile.

Demet TOK

Şair/Yazar

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu