Fırat’ın doğusunda son perde

Suriye meselesinde henüz çözülemeyen iki çok önemli sorun hemen Türkiye’nin güneyinde, yanıbaşımızda ve ülkemiz için hayati önem taşıyor. Bunlardan biri Fırat’ın doğusu, diğeri ise İdlib meselesi.
Bundan sonra Türkiye süratle Suriye politikasında değişikliğe giderek, başlangıçta farklı cephede olduğu Rusya ile işbirliği içerisinde önce Fırat Kalkanı harekatı ile sınırını DAIŞ’ten temizlemiş, ardından Astana süreciyle İdlib’te çatışmasızlığı sağlamış ve son olarak Zeytin Dalı harekatı ile Akdeniz’e ve Türkiye’nin içlerine uzanan sözde PKK kantonunu berhava edip, üç oyun bozucu hamleyle, önemli bir başarı elde etmişti. Suriye’de Türkiye’nin dördüncü oyun bozucu hamlesi yani Fırat’ın doğusunda sınırdan 30-35 km içeriye uzanan bir güvenlik bölgesi kurulması ve sınırındaki sözde kantonların elimine edilmesi için, şayet ABD ile anlaşma sağlanamazsa, yeni bir harekatın eli kulağında. Bu arada Türkiye’nin harekâtına karşılık eski müttefiklerimiz! ABD ve Fransa PKK’nın Suriye şubesi PYD ile Mesut Barzani’nin desteklediği Suriye Kürt Ulusal Konseyi (KUK) arasındaki problemleri çözerek Türkiye’ye karşı bir blok oluşturmaya çalışıyorlar.
ABD ile anlaşarak ya da anlaşmadan Suriye’de dördüncü oyun bozucu hamleyi yapmaya hazırlanan Türkiye, hem oluşturulmaya çalışılan Kandil kuşağını ortadan kaldırmayı, hem de bölgedeki demografik yapıyı tarumar eden ABD destekli PYD’ye karşı, bölgeye gerçek sahiplerini yerleştirmeyi amaçlamakta.Fırat’ın batısını Rusya ve İran’a kaptıran ABD, nehrin doğusunda DAIŞ’le mücadele bahanesiyle demografini değiştirilmesine yardım-yataklık yapmış ve PYD/YPG mensuplarının hakimiyetinde SDG (Suriye Demografik Güçleri) adı altında kendi menfaatleri açısından oldukça işlevsel yeni bir unsur oluşturmuştu. Böylece Fırat’ın doğusunda bütün dengeler değişti. Arapların yaşadığı bölgeler PYD hakimiyetine geçerken, bu terörist organizasyon, DAIŞ’le mücadele adı altında, ağır silahlarla teçhiz edilerek, bir orduya ve Fırat’ın Doğusu da ABD himayesinde SDG kod adıyla bir “PYD Kurtarılmış Bölgesine” dönüştürüldü.
Savaştan önce yaklaşık 22 milyon olan Suriye nüfusunun 5 milyonu yurt dışına sığınmış, 6 milyonu ise ülke içinde yer değiştirmişti. Bu da yarım milyondan fazla can kaybı değerlendirme dışı bırakıldığında dahi, toplam nüfusun yüzde ellisini oluşturmakta. Rejimin Fırat’ın batısında yaptığı demografik değişimin bir benzerini önce DAIŞ, ardından da ABD destekli PYD nehrin doğusunda gerçekleştirdi. Fırat’ın doğusunda nüfusun önemli bir kısmını oluşturan Sünni Araplar ile Süryani, Keldani ve Ermeni gibi Hıristiyanlar önce DAIŞ sonra da PYD yönetiminin uygulamaları sonucunda yerlerini ve yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar. Rakka ve Deyrizor gibi Sünni Arap bölgeleri dahi bu terörist organizasyonun eline geçti. Bu dönemde ev ve arazilerini terk edenlerin emlâkına el konulmuş veya sahte belgelerle el değiştirmiş durumda. Bölgedeki dini azınlıkların mabetleri dahi işgal edilmiş bir hâlde.
Suriye’nin kuzeyindeki son büyük sorun olarak İdlib problemi, Türkiye’nin dördüncü oyun bozucu hamlesinin ardından, Rusya ile yapılacak görüşmeler sonucunda siyasi olarak çözülmeye çalışılacak muhtemelen.Suriye topraklarının üçte birini oluşturan Fırat’ın doğusunda, Kürtlerin dışında milyonlarca Arap yaşamakta. Ancak sözde “halkların kardeşliği” mottosunu diline pelesenk etmiş olan SDG içindeki etkin PYD, nüfus olarak Arapların yaşadığı şehirlerde dahi, yönetimi domine etmekte ve Arap unsurları marjinalleştirmeyi sürdürmekte. Sözde “özerk-yönetimle” ilgili kararlar tamamen Kandil’de siyasi ve askeri eğitim görmüş, Suriyeli kökenli PKK’lı militanlar tarafından alınmakta. Diğer bir deyişle Arapların yaşadığı bölgeler Araplara değil de PYD’ye özerk. Arapların çoğunlukta olduğu Rakka ve Deyrizor gibi bölgelerde idari kademelere görüntüde Araplar atanmakla birlikte, esas kararları bu liderlere atanan PYD’li danışmanlar (eş-başkanlar) almakta. Kelimenin tam manasıyla Fırat’ın doğusu halihazırda Kandil tarafından idare edilmekte ve Arap bölgeleri PYD tarafından işgal edilmiş durumda.