Milli Güvenlik Perdesi Kalksın: Kamu İşçileri ve Sendikalar Grev Hakkı Mücadelesini Yükseltiyor
Grev Hakkı Neden Engelleniyor? Kamu İşçileri "Milli Güvenlik" Gerekçesine İsyan Etti! Türkiye'de Özgür Toplu Pazarlık Hayal mi?

Milli Güvenlik Perdesi Kalksın: Kamu İşçileri ve Sendikalar Grev Hakkı Mücadelesini Yükseltiyor
Türkiye'de grev hakkı tartışmaları, "milli güvenlik" gerekçesiyle uygulanan ertelemelerle yeni bir boyut kazanırken, kamu işçileri ve onları temsil eden sendikalar bu duruma sert tepki gösterdi. İşçiler, haklı taleplerini dile getirerek, vatan için alın teri dökenlerin tehdit olarak gösterilmesinin vicdansızlık olduğunu vurguluyor.
"Milli Güvenlik" Nitelemesi Kamu İşçilerini Yaralıyor
Kamu işçilerini en derinden etkileyen ve yaralayan nokta, grev erteleme gerekçesi olarak sunulan "milli güvenliği bozucu" nitelemesi oldu. Türk milleti için çalışan, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası ve istikbali için alın teri döken bizleri bu şekilde nitelemek onur kırıcıdır. Biz vatanımızın yükünü çeken insanlarız, hain değiliz.
Toplu Pazarlıklar: Bir Tiyatroya mı Dönüştü?
İşçilerin ve temsilcisi sendikaların tepkisi sadece duygusal bir çıkış değil, aynı zamanda anayasal haklara yönelik ciddi bir erozyona da işaret ediyor. Kamu işyerlerinde sendikalar aracılığıyla yapılan toplu pazarlıkların gerçek bir pazarlık olmaktan çıktığı, adeta bir tiyatroya dönüştüğü iddia ediliyor. İşçiler bu durumu, "İşçiyi ölüyü gösterip hastalığa razı etmek gibi" şeklinde metaforik bir dille açıklıyor. Özellikle maden sektöründe alınan grev kararlarının peş peşe ertelenmesi, bu "tiyatro"nun en bariz örneklerinden biri olarak gösteriliyor ve toplu sözleşme süreçlerinin göstermelik olduğunun altı çiziliyor.
Grev Hakkına Yetersiz Saygı: İktidar, Muhalefet ve İşveren Cephesi
Kamu işçileri, grev hakkına yönelik sorunun sadece iktidardan kaynaklanmadığını, muhalefetin ve işveren cephesinin de bu hakka yeterli saygıyı göstermediğini belirtiyor. İşçiler ve sendikaları, "Grev hakkımız muhalefetin yönettiği belediyelerde uygulanırsa ses çıkıyor, iktidar belediyelerinde ise sessizlik" tespitiyle konunun siyasi bir çifte standartla ele alındığını gözler önüne seriyor. Ayrıca, işverenlerin grevi engellemek için her türlü yasa dışı yola başvurduğu ve bunun cezasız kaldığı dile getirilerek, grev hakkının fiilen kısıtlandığına dikkat çekiliyor. Grev yapan işçilerin "ötekileştirilmesi" de önemli bir sorun olarak vurgulanıyor.
Anayasa Mahkemesi Kararları Neden Dikkate Alınmıyor?
Durumun ciddiyeti, Anayasa Mahkemesi'nin grev hakkının "milli güvenlik" gerekçesiyle ertelenmesini hukuka aykırı bulmasına rağmen bu kararların dikkate alınmamasında yatıyor. Kamu emekçileri ve onları temsil eden sendikalar, Anayasa Mahkemesi kararlarının göz ardı edilmesinin, hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı olduğunu belirtiyor. Bu durum, Türkiye'de grev hakkının fiilen yok olduğunu, özgür bir toplu pazarlık düzeninden bahsetmenin ise mümkün olmadığını ortaya koyuyor. İşçiler, "Grev hakkını kullanan değil, sadece tahkime boyun eğen işçiler istiyorlar" diyerek mevcut sistemi eleştiriyor.
Mücadele Çağrısı: "Bu Tabloya Razı Olmayacağız!"
Tüm bu olumsuz tablonun ardından, kamu işçileri ve sendikalarından güçlü bir mücadele çağrısı yükseliyor. İşçiler, artık mevcut duruma razı olmayacaklarını net bir şekilde ifade ediyorlar: "Ya ‘grev hakkı varmış’ oyununu sineye çekeceğiz ya da bu fiili durumu kabul etmeyip mücadele edeceğiz. Özgür toplu pazarlık hakkımızı geri almak zorundayız." Bu açıklama, Türkiye işçi sınıfının uzun süredir devam eden bir mücadelenin içinde olduğunu ve bu gerçeğin herkes tarafından kabul edilmesi gerektiğini vurguluyor. Kamu işçileri ve sendikaları, hakları için sonuna kadar mücadele etme kararlılığında olduklarını bir kez daha gösteriyor.