Malumunuz muhalefet, Sinan Oğan’ın 2’nci turda Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleme kararından sonra hep bir ağızdan linç kampanyasına girişmişti. En dikkat çekici olanı ise abiyane tabirle “Kendini kaça/neye sattı(!)” yaklaşımı oldu.
Bu zihniyete göre bu işler pazarlık usulü yürüdüğü için beklentileri de bu yönde oluyor doğal olarak.
Seçim sürecine bakarsak;
Aslında kim kiminle ne pazarlığı yaptı daha net görülecek.
Hadi hatırlayalım!
Millet İttifakı ortağı Demokrat Parti 3 milletvekilliği ve olası Cumhurbaşkanı Yardımcılığı
Deva Partisi 25 aday gösterdi 14’ünü CHP’den meclise gönderdi ve olası CB yardımcılığı beklentisi
Gelecek Partisi’nin CHP’li 19 adayından 10 tanesi mecliste ve olası CB yardımcılığı beklentisi
Saadet Partisi’nin CHP’li 24 adayından 9 tanesi mecliste ve olası CB yardımcılığı beklentisi
İP bazı illerde ortak aday çıkardı ve olası CB yardımcılığı beklentisi
HDP’nin %10 karşılığı beklentisini sadece kandil ve HDP tarafı dillendiriyor diğer taraf suskun!
Ve Ümit Özdağ daha karar veremedi, bu gelişmelere bakıp artık ne umuyorsa?!
Peki şimdi size soruyorum
Seçimden önce bu kadar ortağına bu kadar ikram yapan CHP’den sonra AK Parti ve Erdoğan’a bakalım.
Sonuçta AK Parti’de; MHP, BBP, YRP, DSP, HÜDA-PAR ile birlikte hareket etti.
Erdoğan’ın partisinden kim meclise girdi?
Ayrıca, Cumhurbaşkanı Yardımcıları kim?
Dahası, Erdoğan’ın olası hükümetinde bakanlar kim?
DSP ve HÜDA-PAR’dan oluşan bir kaç isim meclise girdi bunun dışında kimseye hiç bir partiye angajman yok.
Diğer tarafta verilen emanet (!) 40 milletvekilliği, 5+2 Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı var.
İttifak ortağı liderlere ayrıcalık tanımayan Erdoğan sizce, partisi belirsiz, oyunun ne olduğu, seçime ne kadar katkı verebileceği bile belirsiz olan Sinan Oğan’a ne vaat etmiş olabilir ?
Yani demem o ki;
Kazanmak üzere “Pazarlık kültürü” uzun süredir Bay Kemal’in izlediği yol
Erdoğan bu yolu en baştan beri kapalı tuttu.
Şimdi kapalı tuttuğu yol üzerinden eleştirmek gerçekten cahil işi
Ben bunu iki körün hikayesine benzetiyorum.
İki kör, karşılıklı “dolma” yiyorlarmış…
Körlerden biri, diğer köre, “fırça” dozajında bir ses tonuyla demiş ki;
“Dolmaları çift çift yemekten utanmıyor musun?”
“Suçlanan kör” demiş ki;
“Allah’tan kork be adam!..
Sen kör, ben kör!..
Dolmaları çift çift yediğimi de nereden çıkardın?”
“Suçlayan kör” cevap vermiş;
“Ben çift çift yiyorum da!”
Günün mânâ ve ehemmiyetini anlatan bir hikâye.