Köşe Yazıları

HEM DOĞA HARİKASI, HEM DOĞA KORUMA HEM DE İLGİNÇ BAŞARI HİKÂYESİ

Tam yirmi yıl oldu Balıkesir’e yerleşeli. Meslek gereği, köyleri de dahil olmak üzere nerdeyse ‘bölgede gitmediğim yer kalmadı’ diyecekken, karşıma Balıkesir’in bir başka güzelliği ve içinde barındırdığı iki ayrı harikası çıktı.

Bu gün manşetimizde yer alan Akvaryum Balık Üretme tesisini haberi bu harikanın küçüğü aslında.

Diğer harikası inanılmaz bir güzellik. Öylesine bir güzellik ki bu? Hem muhteşem doğa, hem dünyada örneği olmayan ve milyon yılda oluşan oluşumlar, kendiliğinden kaynayarak yüzeye çıkan, Patates, yumurta haşlayıp, hatta piknikte çömlekte ve doğal bir şekilde fasulye pişirecek düzeyde termal su fırsatı sağlayan bir güzellik.

Sındırgı Hisaralan termal su bölgesinden bahsediyorum. Sındırgı Belediye Başkanı Ekrem Yavaş, birçok defa bahsetmişti bu bölgeden. Her ne kadar O gün Başkan Yavaş’a suçu atıp ‘bu güne kadar neden kolumdan çekip getirmedin’ desem de, işin aslı ‘nasıl bu bölgeden haberdar değilim’ diye kendi kendime bayağı bir hayıflandım.

Pırıl pırıl gökyüzü, yemyeşil ağaçları ve her mevsim ciğerlerinizi şenlendiren oksijeni ile sizi pastoral bir senfoni eşliğinde karşılayan, Yer altından kaynayarak yüzeye çıkan ve çıkarken olağanüstü güzel ve eşsiz oluşumların seyir zevkini veren Sındırgı Hisaralan bölgesinden bahsediyorum.

Gazeteci olarak bu güzelliği yaşama nedenimin ‘JEOTERMAL PARK’ projesinin dikkatimi çekmesi ve bu proje ile bu muhteşem tablonun korunması için hazırlanması, bu güzelliğin gözümde kat be kat artmasına neden oldu.

Zira bu proje için yıllardır emek veren Ekrem Yavaş’ın bu emeğine destek olmak için, o gün orada olan AK Parti Balıkesir Milletvekili ve AK Parti MKYK üyesi Yavuz Subaşı’nın, şok olup etkilenmesi ve “bu güzellik Stonhenge harabesini bile gölgede bırakabilir. Mutlaka bu projeyi hayata geçirelim ve mutlaka burayı koruyalım” cümlesi adeta Hisaralan piyangosunun bonusu oldu ve çifte sevinç yaşamam neden oldu.

Dönelim manşet haberimizde yer alan haberle ilgili en önemli ayrıntıya. Okuyunca sizin de anlayacağınız gibi ‘Vatanımıza katma değer kazandırmak’ için ideolojinin ibre olmadığına her yönden, ama her yönden bundan daha mükemmel bir örnek bulamazsınız. Kanal İstanbul’u tartışılır hale getirmeden önce herkese, Ekrem Yavaş ve Ömer Çapraz arasında hayat bulmuş ‘Ülke Menfaati’ örneğini dikkatle incelemesini şiddetle tavsiye ediyorum.

Şimdi bu yazdıklarıma abartı diyenler, yazdıklarımdan bölgeyi merak edenler, duyduğu ama görmediği halde ‘yok artık o kadar da değil’ diye itiraz edenlere tavsiyem, hem manşet haberimizi dikkatle okumaları hem de bölgeyi mutlaka görmeleri.

Çünkü az sayıda olsa da görenlerin ve Ekrem Yavaş ile Ömer Çapraz’ı tanıyanların az bile yazmışın diyeceğinden adım gibi eminim.

Kalın sağlıcakla…

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu