Her daim güzel Kuzey Ege
Hava, su , toprak ; 4 temel elementten 3 ü , en güzel haliyle
birleşmiş ve bu cenneti oluşturmuşlar . Yaz tatilimizin 1 haftasını
geçirmek için konaklama tercihimizi bu cennetin bir parçası Ayvalık
’tan yana yaptık . 03 Otele giden yolda önünden geçtiğimiz eski köy
kahvehanesi , güler yüzlü, tatlı şiveli çarşı esnafı , Midilli
Adası’ndan alışverişe gelen Yunan turistler , bölgedeki kedi
nüfusunun insan nüfusundan fazla olduğunu düşündüren kedi çeteleri
ve sokakların darlığından dolayı ulaşımını mobiletle gerçekleştiren
insanlar sanki az önce ‘’3-2-1 kayıt ! ‘’ demiş bir yönetmenin
kadrajında uyum içinde hareket ediyorlar. Çarşının en haraketli
bölgelerinden Tostçular Çarşısı , Ayvalık tostu yemeden dönmek
istemeyen herkesin en az bir kez uğradığı yegane mekan . Benim gibi
salam sosis tarzı şarküteri ürünlerini sevmeyenlere ‘Aşkın Tost
Evi’ni tavsiye ediyorum. Sucuklu kaşarlı harika bir tost
yapıyorlar. Tatil boyunca gıda ihtiyacımı buradan karşıladım desem
yeridir.
Ayvalık’ın karşısındaki güzeller güzeli ada Cunda , karayoluyla da
deniz yoluyla da çok kısa sürede ve kolayca geçilebilen enfes bir
yer . Sarımsak taşından yapılmış Rum evleri , sahil şeridi boyunca
yanyana dizili meyhaneler , önünde uzun kuyruklar olan lokmacı Saki
& Mustafa , havanda öğütülmüş kahveleriyle meşhur 150 küsür
yaşındaki mekan Taş Kahve , gidenin resim çekmeye doyamadığı
Karadeniz Pastanesi ve onun yanındaki minik şarap evi Vino .. gibi
birkaç yer Cunda’yla özdeşlemiş olsa da bu adada daha keşfedecek
çok mekan var . Esnaftan aldığımız tavsiyeler üzerine gittiğimiz ve
‘’Meğer herkes buradaymış’’ dememizi sağlayan birkaç tanınmış
insana da rastladığımız mekan ‘ Cunda Balık Evi ’ bunlardan birisi
mesela . Ayvalık ve Cunda’nın yerli balığı Papalina’nın yazın pek
tercih edilmemesi gereken bir balık olduğu da burada öğrendiğimiz
bir dipnot . Nedeniyse dondurulunca acılaşan papalinanın tazesinin
ancak av mevsiminde yenebilir olmasıymış . Ama siz yine de balığın
üstüne gelen Cunda’nın meşhur Lor Tatlısını yiyin tabi .
Bölgeyi keşfetmek isteyenlere Şeytan Sofrası , Taksiyarhis Anıt
Müzesi , Taksiyarhis Kilisesi – Rahmi Koç Müzesi gibi bilindik
yerlerin dışında , bir akşamüzeri Ayvalık Çarşısındaki bit pazarına
gidip , buradaki antika kafelerde zaman geçirmelerini öneriyorum .
Kalabalık plajlardan , beach club’lardan sıkılanlar içinse en güzel
adresler Ortunç Koyu , Patriça plajı ve Çataltepe plajı .
Ayvalık’tan yaklaşık iki buçuk saat süren bir kara yolculuğuyla
Çanakkale’nin Geyikli İskelesi ‘ne vardıktan sonra feribotla
Bozcaada’ya geçmek de Kuzey Ege tatilinizi dolu dolu geçirmek için
en güzel fırsatlardan birisi. Bozcaada , hiç köyü olmayan minicik
bir ada . Üzümü meşhur .İnsanları cana yakın ve bir o kadar da
bilinçli .Ada genelinde plastik poşet ve plajlarda şampuan
kullanmak yasak . Ülkemizde çevre duyarlılığının böyle yüksek
olduğu yerleri keşfetmek ne güzel .! Adanın merkezindeki Rum
mahallesi , Türk mahallesi , her yanı ayrı bir sanat eseriyle
bezenmiş kafe Cafe at Lisa’s , Güler Ada Wine & Jam ( adanın yerli
şarapları , süt reçeli , domates reçeli , gelincik reçeli..Hepsi
burada ) ve tabiki enfes kumsalı ve turkuaz rengi deniziyle
görenleri kendine hayran bırakan Ayazma Plajı mutlaka görülmesi
gereken yerlerden. Bozcaada’ya gelip Çiçek Pastanesi ’ne uğrayanlar
damla sakızlı bademli kurabiye , damak çatlatan ve badem lokumunun
müptelası haline geliyorlarmış . Baştan uyarayım
Kuzey Ege’de Kazdağlarından esen poyraz nedeniyle hava rüzgarlı ,
deniz buz gibi soğuk olsa da insanın içini ısıtan bir samimiyet
hakim her yerde . Sezen’in kalbinin kaldığı Ege işte bu Ege , buram
buram huzur kokan.. Tevekkeli değil Kuzey Ege’nin simgesi zeytin
ağaçları , dallarıyla barışın da simgesi olmuş ezelden beri.