Hüseyin YıldırımGündem

Hz. Selmân-ı Fârisî ra hayatından kesitler…

“Her kim de iman eder ve salih amel işlerse, ona mükâfat olarak daha güzeli var. (Üstelik) ona emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz.” Kaf,88

Hz. Peygamberimiz sav “Öncüler dörttür. Ben Arapların, Suheyb Rumların, Selmân Farisîlerin, Bilal de Habeşlilerin öncüsüdür”buyurmuştur. Zehebî, A’lamu’n-nübelâ,I, 539.

Hz. Selmân-ı Fârisî ra zâhid ve âbid bir kişiliği ile hayatında  yalnızca Kur’an ve Sünneti esas alan bir yapısı vardı. Müslüman olmadan önceki hayatı ve sonrasına baktığımızda Selmân’ın bilgiyle hareket eden, bir kimliğe sahip olduğunu görüyoruz. Atalarının Mecusiliği terk etmesi, din arayışı ve hakikate ulaşma arzusu onun geniş bir düşünce dünyasına sahip olduğunu göstermektedir.

Hz. Peygamberimiz sav, Selmân-ı Fârisî için, din Süreyya Yıldızı’nda bile olsa ona ulaşacağını söylemiştir. “Cennet üç kişinin hasretini çeker: Ali b. Ebî Tâlib, Ammâr b. Yâsir ve Selmân-ı Fârisî” müjdesini vermiştir. Tirmizi, Merakıb,34 ;Zehebî, A’lamu’n-nübelâ, I, 541

Hz. Selman ra Bedir ve Uhud gazvelerinin yapıldığı sırada henüz köle olduğu için bu savaşlara katılmadı. Hürriyetine kavuştuktan sonra katıldığı ilk savaş ise Hendek Gazvesi oldu. Bundan sonra Hz. Peygamber’in katıldığı bütün savaşlara Selmân ra da katıldı.

Hendek Gazvesi öncesi Hz. Peygamberimiz sav  savunma konusunda nasıl bir yol izleyeceklerini  ashabıyla istişare ediyordu. Bu sırada Selmân-ı Fârisî, kendi memleketlerinde düşmana karşı korunmak için şehrin çevresine hendekler kazdıklarını, Medine’nin de çevresine hendekler kazmak suretiyle düşmandan korunabileceklerini söyledi.  Selmân’ın bu görüşü Allah Rasûlü  sav ve ashabı tarafından çok beğenildi ve benimsendi.

Hz. Selmân hendek kazımı sırasında on kişinin  kazabileceği yeri tek başına kazmıştır. Selmân’ın bu gayretini gören Ensâr ve Muhâcirden bazıları “Selmân bizdendir” diye konuşuyorlardı. Bunu duyan Hz. Peygamberimiz sav, “Selmân bizdendir, Ehl-i Beyt’tendir” buyurarak tartışmaya son vermiş ve Selmân-ı Fârisî’yi manevi olarak ödüllendirmiştir. İbn Hişâm, Sîre, I, 72; Zehebî, A’lamu’n-nübelâ, I, 540

Selmân-ı Fârisî, Hz. Peygamberimiz sav’in vefatından sonra Hz. Ömer döneminde Irak ve İran’ın fethine katılmıştır. Hz. Ömer döneminde Medâin valiliğine getirilen Hz. Selmân-ı Fârisî, Hz. Osman’ın hilafetinin sonlarına kadar valilik görevini yürütmüş ve seksen yaşında  vefat ettiği nakledilmektedir. İbn Sa’d, Tabakât, IV, 93; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 403.

Fakat bazı eserlerde ikiyüz elli yaşına kadar yaşadığı da rivayet edilmektedir. İbnu’l Esir, Tarih, 287; İbni Hacer Askalani,İsabe,II,62

Selmân-ı Fârisî zekâsı, ilmi ve ahlakıyla Rasûl-i Ekrem’in övgüsüne mazhar olmuş, sahâbe arasında saygın bir yer edinmişti. Bütün yaşamı boyunca sade ve gösterişsiz bir hayat yaşamaya çalışmıştı. Mütevazı kişiliği ile öne çıkan Selmân-ı Fârisî, bir gün Medâin’de valilik yaptığı sırada Şam’dan gelen ve yanında bir çuval incir bulunan bir adam onu hamal zannetmiş ve yükünü evine kadar götürmesini istemişti. Selmân-ı Fârisî bir şey demeden yükü omuzlamış ve yürümeye başlamıştı. Onun bu halini görenler adama: “Ne yapıyorsun sen, bu validir” diye çıkışmış, Selmân ise “Hayır! Mâdem ki yükü omzuma aldım, evine götürmeden indirmeyeceğim!” demiş ve yükü adamın evine kadar götürmüş ve ona, “Benden sonra bir daha hiç kimseyi küçük görme!” nasihatinde bulunmuştur.  İbni Sa’d, Tabakât, IV, 88;  Zehebî, A’lâmu’n-nübelâ, I, 546

Böylece Hz. Selmân,ra müminin idareci de olsa mütevazı ahlakını sözlü ve fiili olarak ortaya koymuş, halkın sevgi ve teveccühünü kazanmıştır.

Hz. Selmân-ı Fârisî ra sahabe arasında Rasûlullah sav’e yakınlığı ile tanınırdı. Hz. Peygamberimiz sav  ile aralarında tatlı bir muhabbet bulunduğunu söyleyen Hz. Âişe şöyle derdi. “Birçok gece Selmân-ı Fârisî  Rasûl-i Ekrem sav’e yalnız misafir olurdu. Hatta bu gecelerde zevcelerinden kimse Rasûlullah’ın hizmetinde bulunmazdı.” İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, II, 269.
Nakşi silsilesinde Hz. Ebu Bekir ra’dan sonra gelen Hz. Selmân-ı Fârisî. ra’nın Rumca ve İbrânice bildiği, Tevrat ve İncil’i okuduğu rivayet edilmektedir. Bu sebeple onun hakkında “sâhibu’l-kitabeyn” (Kur’ân’ı ve Kitab-ı Mukaddesi iyi bilen) ve “önceki ve sonrakilerin ilmini öğrenmiş bitmez tükenmez umman” ifadeleri kullanılmıştır.   Zehebî, A’lamu’n-nübelâ, I, 542; Hatipoğlu, İbrahim, DİA, “Selmân-ı Fârisî”, XXXVI, 441-443.

Peygamberimiz sav ümmeti içinde iki kat ecir alacaklardan sayıldığını ve bir kişiye bakmakla kalbinin huzur bulmasını isteyen kişinin Hz. Selmân’a bakmasını buyurarak kendisini övmüştür. Yine Hz. Peygamberimiz sav , onun ilme doyurulduğunu, buyurmuştur. Belazuri, Ensabu’l Eşraf,131; Zehebî, A’lamu’n-nübelâ, I, 542
Hz. Selmân-ı Farîsî’nin IV. Murad tarafından onarılan kabri, Medâin yakınında, bugün Selmân-ı Pak diye bilinen kasabadadır. Yâkût elHamevî, Kitâbu’l-Buldân, V, 75.
Burası özellikle Kerbelâ’yı ziyaretten dönen Şiilerin uğradığı son noktadır. Hz. Selmân’ın Remle ve Nusaybin’de de birer makam kabri bulunmaktadır.

Rabbimiz bizleri şefaatine nail eylesin…

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu