GündemKöşe Yazıları

İki Farklı Kutup

İki Farklı Kutup

 

İnsanlığın var olduğu ilk çağlardan beri yaşamı paylaşan ve kadının bereket sembolü olduğunu kabul eden insanlık, üreme ve çoğalmayı tanrısal bir olgu olarak değerlendirmiş, “Erkeği doğuran kadın” olgusunu yaygın hale getirmiş ve kadını ilahlaştırmış. Bu durum yerleşik düzene geçinceye kadar böyle devam etmiş. Tamamen yerleşik düzene geçilmesi ile birlikte başlayan uygarlık yolunda, kadın ve erkeğin birbirlerinden farklı olduklarını görmüşler ve birbirleri üzerinde egemenlik kurmaya çalışan iki farklı kutup haline gelmişler.

Cinsiyetler arasında yaşanan bu ayrımcılık, değişik toplumlarda kimi zaman erkeklerin kimi zaman kadınların lehine sonuçlanmış. Fiziksel olarak daha güçlü olan erkek, zamanla kadını hegemonyası altına almış; kurallar, yasaklar ve cezalarla “Kadının yeri evidir” anlayışını benimsemiş/benimsetmiş aynı zamanda da kadının toplumdaki yerinin sınırlarını belirlemiş.

Oysa ilk çağlardan buyana toplumların oluşmasında dolaylı veya dolaysız bir şekilde rol oynayan kadın, tarih boyunca sosyal yaşam içinde önemsenmeyen varlığına rağmen dünyaya farklı açıdan bakabilmeyi ve gelişip büyümeyi öğreten olmuş ve olmaya da devam ediyor.

Kadının bugününü anlayabilmek için, Paleolitik çağdan günümüze kadar geçen süreçteki gelişimini incelemek, yerleşik hayata geçildikten sonra kadına karşı uygulanan negatif ayrımcılığın nedenlerini araştırmak ve uygarlaştıkça kadını küçümseyen erkeği, bu davranışa iten sebepleri değerlendirmek gerekiyor. Zira bu gerekliliğin, kadına karşı hala devam eden olumsuz düşüncelerin nedenlerine cevap olacağına ve olumlu yönde de çözüm sağlayacağına inanıyorum.

Kadın, yaşamın sürekliliğini, insanlığın bitişini ya da yeniden doğuşunu sağlayan yaratmaya aracılık edendir ve bütünün ayrılmaz bir parçasıdır. Onun doğuştan var olan bu özelliklerini yok saymak, hapsetmeye çalışmak ya da çeşitli öğretilerin altına sığınarak cezalandırmaya çalışmak, kadının gücüne karşı geliştirilen gizli bir korku olmakla birlikte yaratıcıya olan inançla da çelişkilidir.

Kadını yine bir başka erkekten korumaya çalışan ve örtü aracılığı ile bunu yapmaya çalışan erkeklerin, “Bu korumaya ve koruma şekline neden ihtiyaç duyduklarını” empati yaparak yeniden değerlendirmeleri akılcı olacaktır. Kim bilir belki de bu itiraf, cinsiyet ayrımının, kadına şiddetin hatta asırlardan beri gelen ilkel bir düşünce, davranış ve inanışın sonlanmasını sağlayabilir.

Demet TOK

Köşe Yazarı

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu