GündemKöşe Yazıları

İnsanlığın Mihenk Taşı Doğruluk

İnsanlığın Mihenk Taşı Doğruluk

 

Bildiğimiz gibi Diyanet İşleri Başkanlığımız her yıl Ramazan ayında toplumda bir duyarlılık ve farkındalık oluşturmak amacıyla yüce dinimiz İslam’ın insanlığa hayat veren ilkeleri ışığında bir konuyu gündemine alarak o konu hakkında bir farkındalık oluşturmaya gayret ediyor. 2022 Ramazan Ayı teması “Ramazan ve Doğruluk” olarak belirlenmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de doğruluk, temel olarak “sıdk” kelimesi ile ifade edilir. Bunun yanında, “hakk”, “istikamet”, “birr”, “hidayet” vb. kelimeler de doğruluk anlamında kullanılmıştır. Gerçek anlamda sıdk ve doğruluk; hakikat anlamında doğru olanı tasdik etmek; tasdik ettiğimiz hakikate uygun doğru söz söylemek ve verdiğimiz sözde durmak; söylediğimiz doğru söze uygun davranışta bulunmaktır.

Tabiatı gereği toplumsal bir varlık olan insan, huzurlu bir yaşam sürdürebilmek için hukuki düzenlemelerin yanında birtakım ahlaki kurallara da ihtiyaç duyar. İslam’ın ortaya koyduğu ahlaki ilkeler içerisinde en önemlilerinden ikisi adalet ve doğruluktur. Toplumu bir arada tutan harç, adalet ve doğruluğun tesis ettiği güven duygusudur. Güvenin yokluğunda toplumun düzeni bozulur, insan insanın dostu olacağı yerde kurdu olmaya başlar.

Bireyden topluma, aileden çevreye öznesi insan olan her ilişkinin sağlıklı bir düzlemde ilerleyebilmesi ancak bir güven ortamının tesis edilmesiyle mümkündür. Güven ortamı, toplumu oluşturan herkesin doğruluğu ve dürüstlüğü şiar edinmesiyle oluşur. Zira yalanın, hilelin, aldatmanın olduğu yerde güvenden ve güven toplumundan bahsedilemez.

Doğruluk; önce Allah’a verilen söze sadakat göstermek ve imanda samimi olmakla başlar. Dünya hayatımızda “sırat-ı müstakim” üzere olmak, doğruluğun bütün söz, fiil ve davranışlarımıza hâkim olmasıyla mümkündür. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “ Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vadedilmekte olan cennetle sevinin!”(Fussilet suresi, 30 )

Doğruluk; insanı iyiliğe, güzelliğe ulaştıran köprüdür. Hz. Peygamber’in dilinde bu şöyle ifade edilir: “Doğruluktan ayrılmayın; çünkü doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür.” (Müslim, Birr, 105) Doğruluk sadece sözde değil, hayatın hemen her alanını kaplayan duygu, düşünce ve davranış biçimlerinde olmalıdır. Doğruluk insanın istikametini gösteren mihenk taşıdır.

Hz. Peygamber’in Müslümanı tarifinde doğruluk temelli samimi bir teslimiyetin ön plana çıktığını görmekteyiz. Nitekim O, “Müslüman, insanların elinden ve dilinden selamette olduğu kimsedir.”, “Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terk etmezse, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.” buyurmuştur.

Rabbimiz beş vakit namazda günde kırk defa, “Bizi dosdoğru yola ilet.” duasıyla istikamet ( doğruluk ) üzere bir hayat talep etmemizi tembih etmiştir. Esasında Fatiha suresinde iman, ibadet, ahlak ve amel boyutlarıyla bir Müslümanın ihlas ve samimiyet sahibi olabilmesinin âdeta reçetesini verir.

Doğruluk ve sadakatin müminler için önemini yüce Allah Tevbe suresi 119. ayette “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.” emri ile dikkatlerimize sunmuştur. Bu ayet doğruluğun toplumsal bir bilinç ve duyarlılığa dönüşebilmesi için mutlaka doğrularla birlikte hareket edilmesi zaruretini ortaya koyar. Dolayısıyla vahdet ve rahmet ayı Ramazan, başta sadakat ve doğruluk olmak üzere yıpranan tüm değerleri onarmak için bizlere büyük bir imkân ve fırsat sunmaktadır.

Huzura, refaha, dayalı bir hayat ve adalete, merhamete, muhabbete dayalı bir toplum inşa edebilmenin nirengi noktası doğruluktur. Sadakat, samimiyet, vefa, sevgi, cömertlik, infak, diğerkâmlık gibi erdemler, doğruluk kavramının üzerinde yükselen ahlaki değerlerdir. Bu yüzden Sevgili Peygamberimiz, doğruluğu ve güveni, iman ile ilişkilendirerek, komşusuna güven telkin edemeyen kişinin, gerçek manada iman etmiş olamayacağını ifade buyurmuştur.

Değerli okurlarım;

Yalan söylemek ne kadar vebal gerektiren bir davranış ise, duyulan her haberi araştırmadan doğru kabul etmek, bilerek ya da farkında olmadan yalanın yayılmasına sebebiyet vermek de dini ve ahlaki bakımdan aynı derecede sorumluluk gerektiren bir davranıştır. Nitekim Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bizi şöyle uyarmaktadır: “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur” (İsrâ suresi,36)

Doğruluğun en çok ihmal edildiği ve yalanın en hızlı yayıldığı yerlerin başında sosyal medya mecraları gelmektedir. İnternette ve sosyal paylaşım platformlarında birtakım insanlar, her türlü yalanı üretip fütursuzca paylaşabilmektedir. Gördüğü veya duyduğu her şeyi, doğruluğunu teyit etme ihtiyacı bile hissetmeden başkalarına aktarabilmektedir. Oysa duyduğumuz bir haberin doğruluğunu araştırmadan paylaşarak, yalanın yayılmasına sebebiyet vermek kul hakkı olarak büyük bir vebal, aynı zamanda birlik ve dirliğimizin zeminine yerleştirilmiş bir dinamittir.

Sözlerimi Ziya Paşa’nın şu veciz sözleriyle tamamlamak istiyorum.

“ İnsana sadakât yaraşır görse de ikrâh

Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah”

 

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu