Fahri Sağlık

İSLAM – İMAN – İHSAN

Geçen hafta “ Cibril Hadisi” diye bilinen bir hadis-i şerifi dikkatlerinize sunmuştum. Şimdi de hadis-i şerifimizi kısaca yorumlayacağım. Yüce dinimiz üç boyutlu bir dindir: 1- İnanç boyutu, 2- İbadet ve ahlak boyutu, 3-Maneviyat boyutu. Bu üç boyutu sırasıyla, ” en, boy ve derinlik” kavramlarıyla ifade edebiliriz. “Cibril Hadisi” olarak bilinen hadiste bu üç boyut özetle ifade edilmiştir. ” İslam nedir?” sorusuna verilen cevap İslâm dininin ” ibadet ve ahlak boyutunu”, “İman nedir?” sorusuna verilen cevap, ” inanç boyutunu”, “ihsan nedir” sorusuna verilen cevap ta “maneviyat boyutunu” ifade etmektedir. Bu üç boyut kuvvetli bağlarla birbirine bağlıdır ve birbirlerini tamamlayan unsurlardır.

Hadisimizden anlaşılan birinci hikmet, vahiy meleği Cebrail’in rehberliğinin Kur’an’la sınırlı olmayıp hadisleri de içine aldığı gerçeğidir. Bu hadiste, Cebrail aleyhisselam’ın Sevgili Peygamberimize sorular sorup tasdik ederek ayrılıp gitmesinden sonra Peygamberimizin “O Cebrail’di, size dininizi öğretmeye geldi.” buyurması, Cibril hadisinde geçen bilgilerin vahiy kaynaklı ve vahyin kontrolünden geçen bilgiler olduğunu gösterir. Kur’an-ı Kerim’de sevgili peygamberimizin dini konularla ilgili olarak; “O (Peygamber) kendi hava ve hevesinden konuşmaz. Onun konuştukları ancak bildirilen vahiydir.” ( Necm Suresi,3-4 ) buyurulmakla bu gerçeğe işaret edilmiştir.

Eğitimde soru-cevap metodu, etkili bir yöntemdir. Çünkü soru soran öğrenmeye hazır durumdadır. Cibril hadisinde, insan suretinde gelen Cebrail’in, ilgi uyandıran kişiliğiyle sorular sorup cevapları tasdik etmesi, oradaki müminlerde büyük bir merak ve konuşulanları dikkatle takip edip öğrenme isteği uyandırmıştır. Rasulullah Efendimiz (s.a.v), sahabelerini eğitirken soru-cevap metodunu sıklıkla kullanmıştır. Kimi zaman kendisi onlara sorular sormuş, çoğunlukla da arkadaşlarının sorularına muhatap olmuştur.

İlgili Makaleler

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bir grup sahabenin önünde kendisine, “Ey Muhammed, bana İslâm’ı anlat!” diyen Cebrail aleyhisselâma net bir cevap vermiş ve ilmihâl kitaplarımızda formülleştirilen İslâm’ın beş esasını saymıştır. Efendimiz aleyhisselam başka bir hadisinde, “İslâm beş esas üzerine kurulmuştur…” buyurarak İslâm’ı bir binaya benzetmiştir.

Bir binayı ayakta tutan en önemli unsur, binanın temelidir. Bu temel, hadisimizde “Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in (s.a.v) Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet etmek” diye bildirilmiştir. Hadisimizde geçen , namaz, zekât, oruç ve hac İslâm binasının temel direkleridir. Bu beş esastan namaz, dinin direği ve müminin miracı; zekât toplumun sosyal ve ekonomik yönünün direği. Oruç (kötülüklerden koruyan) bir kalkan, hac ise can ve malla yüce Allah yolunda olduğumuzun direğidir.

Cebrail aleyhisselâmın, “Bana imanı anlat.” demesi üzerine Peygamber Efendimizin imanı tarif etmek yerine, imanın kapsamını anlatarak cevaplaması manidardır. Bizler gönlümüzün iman nuruyla aydınlanmasını istiyorsak inanç değerlerimize ihsan şuuru ile bakmamız gerekir. Allah’a iman ederken, O’nun üzerimizdeki kontrolünü, meleklere iman ederken her yaptığımızın kayıt altına alındığını, kitaplara ve Peygamberlere iman ederken bütün ilahî kitapların ve gönderilmiş Peygamberlerin özde tevhide davet ettiğini ve son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) ile O’ndan önceki bütün Risâletleri kapsadığını daima göz önünde tutmalıyız.  Ahirete imanımız, yaptığımız zerre kadar hayrın ve şerrin karşılığını mutlaka göreceğimiz ve sonsuzluk yurdunu hiç unutmadan bu dünyada bir hayat sürmemiz gerektiğini bize her daim hatırlatmalıdır. İmanın tadını almamız, üzüntü ve tasadan kurtulmamız, hayrı ve şerriyle kadere tam iman etmemize bağlıdır. İşte bu anlayışa ihsan şuuru diyoruz.

Kullukta en üstün kıvam: İhsan.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), Cebrail aleyhisselam’ın, “Bana ihsandan bahset.” ifadesine karşılık olarak, “İhsan, Allah’a, O’nu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen O’nu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor.” buyurmuştur. Kullukta en üstün kıvam olan ihsana ulaşmak, gönüldeki iman aydınlığının en üst seviyeye ulaşmasına bağlıdır. Bu seviyeye ulaşmak için de Allah’ın her an bizi gördüğü şuurunun daima canlı tutulması gerekir. Kur’an-ı Kerim’de yüce Allah: “Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir” ( Hadid Suresi,4 ) buyurarak vicdanımızda bu şuuru uyandırmak ister. Sevgili Peygamberimiz de: “Kişinin nerede olursa olsun Allah’ın kendisiyle beraber olduğunu bilmesi, imanın en üstün mertebesindendir.” buyurmuştur. Bizden istenen hayatımızı ihsan şuuruyla yaşamamızdır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu