İzmir Kent Kimliğini Görünür Kılıyor!
İzmir Vakfı’nın, İzmir’i markalaştırma çalışmaları kapsamında hayata geçirdiği çevresel mekan tasarımlarını mercek altına aldık. İzmir kent kimliğini görünür kılıyor!
İzmir Vakfı, İzmir’in markalaşması için geniş kapsamlı çalışmalar yürütüyor. Bu çalışmaların amacı, şehri uluslararası olarak tanıtmak. Hayata geçirilen çalışmalardan bir tanesi de İzmir Fontu’dur. İzmir’de markalama çalışmaları kapsamında, şehrin tarihindeki önemli simgelerin yeniden yaratıldığı çevresel mekan tasarımları gerçekleşiyor!
Kent kimliğini görünür kılan tasarımlar
Çevresel mekan tasarımları için İzmir’de binlerce yıldır var olan simgeler araştırılarak, şehrin farklı mekânlarında tekrar gün yüzüne çıkarılıyor. Şehir giydirmelerinin ilki, İzmir Büyükşehir Belediyesi işbirliğinde 2020 yılında Alsancak’taki Talatpaşa Bulvarı’nın Kıbrıs Şehitleri Caddesi kısmında yayaların güvenli bir şekilde karşıya geçmesi için yapılan yükseltilmiş yaya platformunda uygulanmıştır. Aynı şekilde körfezde sefer yapan Uğur Mumcu ve Fethi Sekin feribotlarının yüzeylerinde de aynı tasarımlar kullanılmıştır.
Bu çalışmalarda Anadolu’da Kibele ya da eli belinde olarak isimlendirilen soyutlamanın Bergama versiyonu, Efes Antik Kenti yer karolarının yaprak motifleri, Copacabana Plajı için Burle Marx tarafından tasarlanmış olan dalga desenlerinin İzmir Kordon uyarlaması birleştirilerek çeşitli yüzey düzenlemeleri hazırlanmıştır.
İzmir’de yapılan bu çalışma, dünyanın başka noktaları için de ilham kaynağı olmuştur. Örneğin bu yıl, Barselona’da da sokaklar benzer şekilde kentin simgelerinden ilham alan motiflerle süslenmiştir.
Şehrin tarihi simgeleriyle yeni bir görsel kimlik inşa etmek
Vakıf, basın bülteninde tasarımlar hakkında şu açıklamalara yer vermiş: “Bölgede binlerce yıldır var olan simgeler araştırılarak, şehrin farklı mekânlarına tekrar kazandırılıyor. İzmir’in kent kimliğini görünür hale getirmek için üretilen bu proje, Yeşilova’dan Smyrna’ya, Efes’ten Bergama’ya, bize miras kalan simgeleri yeniden yorumluyor ve şehrin yeni görsel kimliğine taşıyor.“.
Çalışmalar, İzmir Vakfı tarafından kurulan İzmir Tasarımları Araştırma Ofisi ile birlikte yürütülüyor. İzmir Tasarımları Araştırma Ofisi, şehrin 8 bin 500 yıllık insanlık tarihinin ve bundan da eski olan doğasının izlerini sürerek İzmir’in tasarım yaklaşımlarını çözümlemek için çalışıyor. Ardından da günümüz tasarım dilini ortaya çıkarıyorlar.
Ofis, İzmir’in evrensele yönelik bir kent markası haline gelmesi için; şehrin logosu, şehre ait bir font ailesi, şehrin simgeleri, şehir içi tabelalar, yönlendirme tasarımları, bina giydirmeleri ve detaylı bir kurumsal kimlik çalışmasına kadar geniş bir alandan sorumludur. Küresel boyutta ve disiplinlerarası diyalog yaratmaya açık bir anlayışla ilerleyen tasarım ofisi; grafik tasarımcılar, mimarlar, geleneksel sanatçıların yanı sıra iletişimciler, halk bilimciler, sosyologlar, sanat tarihçileri, arkeologlar ile sürekli işbirliği halinde ilerliyor. Üretim alanları vakfın üyeleriyle birlikte ortak akıl ve ortak ihtiyaçlar doğrultusunda belirlenmektedir.
“Büyük bir ilham kaynağı”
Tasarım sürecini yürüten, İzmir Vakfı Kreatif Direktörü Miraç Güldoğan çalışmalar hakkında şu açıklamaları yapmış: “Gördük ki İzmir bu gün dünyanın çeşitli kentlerine, kültürlerine mal olmuş birçok simgenin doğduğu yer. Arkaik dönemden bugüne İzmirlinin soyutlama gücü önce buradaki yapıları, daha sonra limanın da katkısıyla Avrupa’nın yapılarını süslemiş. Onlara ilham kaynağı olmuş. Böyle bir hazinenin içinde yaşarken buna kayıtsız kalamazdık. Bizim buradaki en önemli katkımız, bu tarihin soyutlayıp, stilize ettiği simgelerin farklı zamanlarda, farklı kültürlerce tasarlanmış halini ortadan kaldırmak ve hepisinin yeni bir sistem içerisinde bir bütünü oluşturmasını sağlamak oldu diye düşünüyorum.”
Ayrıca daha fazlası için tıklayınız.
www.gazetemerhaba.com