Köşe Yazıları

Kaşık senin elinde Yermisin Yedirirmisin

Komşusu açken tok yatan bizden değildir sözü, bir arada yaşarken sosyal hayatımıza güzellik katarak dayanışmayı, yardımlaşmayı ve birliktelikle doyurulan açlığımıza en güzel örnek.İnsanların bir arada yaşayabilmeleri ve sağlıklı bir toplum meydana getirebilmeleri için hem komşuları hem de sosyal hayattaki diğer insanlar ile güzel ilişkiler kurmaları gerekiyor. Güzel ilişkiler kurmanın yolu ise karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma içerisinde olmak. Dinimizde de komşuluk kavramının yerine ayrı bir önem verilmiş. Peygamber Efendimiz, komşusu aç iken tok yatan bizden değildir sözü ile komşuluğa verdiği önemi ortaya koymuş. Çevremizdeki ihtiyaç sahiplerinin farkına varabilmek önemli. Gözümüzün önünde olduğu halde göremediğimiz ihtiyaç sahipleri olabilir mi? Olmaz demeyelim. Bir daha düşünelim. Hiç tahmin edemeyeceğiniz kişiler bir gün size de yardım edebilir. Benim yardıma ihtiyacım olmaz diye düşünmeyelim. El Elden Gönül Gönülden Bakış Bakıştan üstündür. Bugün yardıma ihtiyaç duyan birine yardım ettiğimizde yarın da o kişiler bize yardım elini uzatacak ve böylece toplumda bir dayanışma ve yardımlaşma ruhu oluşacak. Bu ruhla yaşamak varken neden etrafımızdaki güzellikleri kapatalım değil mi?

Gelelim her zaman paylaştığım takvim yaprağından hikayelere ;Bir gün sormuşlar ermişlerden birine:

“Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?” Bakın göstereyim demiş, ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. “Ermiş bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz” diye bir de şart koymuş. “Peki” demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine “şimdi” demiş ermiş, “sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.” Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. “Buyurun” deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan “işte” demiş ermiş, “kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz ve şunu da unutmayın, gerçek pazarında alan değil, veren kazançtadır daima.”

İlgili Makaleler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu