Kaygı Bozukluğu İle Mücadele

Kaygı ve korku zaman zaman herkesin tecrübe ettiği temel duygulardır. İşlevseldir ve bir davranış sergilemesi için motivasyon oluşturur. Kaygı bozukluğu ile mücadele nasıl olmalıdır? İşte detaylar
Kaygı ve korku zaman zaman herkesin tecrübe ettiği temel duygulardır. İşlevseldir, kişiyi tehlikelerden korur. Bununla birlikte bir davranış sergilemesi için motivasyon oluşturmaktadır. Bu yazımızda Kaygı Bozukluğu İle Mücadele’den bahsediyoruz.
Kaygı’nın İşlevini Anlayın
Karşıdan karşıya geçerken üstünüze hızla gelen bir araba görüyorsunuz, eğer kaygı hissetmezseniz kendinizi bir anda ileriye atacak motivasyonu bulamazsınız. Ya da bir sınava girecekseniz. Eğer hiç kaygı yaşamazsanız bu sınava hazırlanmak için gerekli motivasyonu yakalayamayabilirsiniz, ödevlerinizi zamanında yapmazsınız. Bu örnekler çoğaltılabilmektedir. Bu noktada temel mesele kaygı ve korkunun belirli bir seviyeye kadar kişinin yaşamına hizmet ettiğini ve daha fazla çaba göstermek için motivasyon oluşturduğunu bilmektir. Kısaca, kaygı bozuklukları konusunda temel hedef; kaygı ve korkuyu ortadan kaldırmak değildir. Onun işlevselliğini anlamak, tanımak ve nasıl yönetileceğini bilmektir.
Kaygı Belirtileri
Kişi, yoğun kaygı hissettiğinde vücudunda bazı değişiklikler meydana gelmektedir. Kalbin hızlı hızlı atması, nefes almada hızlanma, terleme gibi semptomlar gözlemlenmektedir. Bunların hepsi aslında kişiyi bulunduğu durumdan uzaklaşmaya ya da savaşmaya hazırlayan normal beden tepkileridir. Peki bunlar neden olur?
Çünkü kaygı ve korkunun temel hedefi kişiyi hayatta tutabilmektir. Burada da vücut ilkel bir mekanizma olan otonom sinir sistemini devreye sokmaktadır. Böylece kişiyi olası tehlikelerden korumaya hazırlamaktadır. Kişilerdeki kaygılar farklılık gösterebilmektedir. Bu nedenle kaygılı anlarda vücudun verdiği tepkileri fark etmek, anlamlandırmak ve vücuda nasıl rahatlayabileceğini öğretmek kaygı çalışırken ilk adımdır. Buradaki temel mesele şunu bilmektir: bedenin verdiği bu kaç ya da savaş tepkilerinin ortaya çıkmasına kişi engel olamaz çünkü otomatiktir. Ama gevşemeyi öğretmek kişinin elindedir.
Kaygı bozuklukları kendi içerisinde ayrılır ve hepsinin tedavi protokolü farklıdır. Bunlar başlıca;
- Panik Bozukluk
- Sosyal Anksiyete
- Yaygın Kaygı Bozukluğu
- Hipokondriyasiz (Hastalık Kaygısı)
Hepsinde ortak olan tedavi noktaları da mevcuttur. Örneğin kaygıda yaşanan beden duyumlarını tanımak, bilmek ve neden ortaya çıktığını anlamak bunlardan ilkidir. Özellikle Panik Bozuklukta beden duyumlarına yönelik çalışmak nefes ve gevşeme egzersizleri öğrenmek önemli bir aşamadır. Ayrıca anda kalma teknikleri bütün kaygı bozukluklarında tedaviye dahil edilmektedir. Kişinin kaygılı düşüncelere kapıldığı zamanları anda kalma teknikleriyle yönetmesi hedeflenmektedir.
Neden Kaygı Bozukluğu Yaşanır?
Kaygı bozukluklarını tedavi ederken neden sorusu tabi ki önemlidir. Kişi bunu bilmek ister çünkü yaşadığı kaygı durumunu anlamlandırmaya çalışır. Ancak asıl önemli soru kaygının “nasıl” sürdüğüdür. Yani kişinin yaşadığı kısır döngüyü ortaya çıkarmak, bunu besleyen düşünce ve davranışları fark etmek ve bu kısır döngüyü değiştirmek için hamleler yapmak nasıl sorusuyla mümkün olmaktadır.
Neden sorusuna gelecek olursak; burada biopsikososyal model anlaşılır bir açıklama sunmaktadır. Kaygının biyolojik+psikolojik+sosyal nedenlerle ortaya çıktığını söyler. Biyolojik kısım aktarılan genlerle bağlantılıdır. Depresyon ve okb gibi kaygı bozukluklarının da genetik aktarımla ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Yani eğer ailenizde kaygı bozukluğu ya da okb yaşayan bir yakınınız varsa, -bu anne baba olabilir, dayı hala, teyze, babaanne, anneanne de olabilir- genetik olarak size aktarılabilir. Kaygı bozukluğu çalıştığım bütün hastalarım ailelerinden genetik olarak benzerlik gösterdiği yakınlarının olduğunu dile getirmişlerdir. Ancak burada şunu söylemek gerekir: Kaygı genini taşıyan herkes ilerde kaygı bozukluğu geliştirir mi ? Hayır. Kişi kaygılı mizaçlı olabilir. Daha ayrıntılı düşünen, biraz daha içe dönük, hassas yapıda biri olabilir ancak bu bir bozukluk değildir ve tedavi gerektirmeyebilir.
Daha fazlası için tıklayınız.
Bu haber www.gazetemerhaba.com'a aittir.