GündemKöşe Yazıları

KELOĞLAN OLMAK

Keloğlan olmak ya da olmamak işte tüm mesele bu…

Nasıl saç seversiniz ? kısa, uzun, üç numara, iki numara ? Benim tercihimi sorarsanız tabi ki de kısa saç. Çünkü kısa saçın kendime yakıştığını biliyorum. Bir de dazlak model dediğimiz halk tabiriyle kel denilen saç vardır. Heh işte bugün de konumuz bu. Sürekli saçlarımı berbere gittiğimde kısa kestiren biriyim ama bir gün iki sene boyunca kel gezeceğime asla inanmazdım. Oldu mu oldu…

Geçen hafta tiyatro kimliğimden bahsetmiştim. Yaklaşık 150 kere sahneye çıkmış biri olarak bir çok role girip, farklı farklı karakterleri canlandırdım. Bunlardan en dikkat çekeni ve üstüne adete “cuk” diye oturdu dedikleri Türk masallarının milli tipi olan keloğlan karakteridir.

Hikaye şöyle başlıyor.. 2016-2017 Tiyatro sezonuna hazırlanıyoruz, o sezona farlı bir proje ne yapabiliriz diye düşünmeye başlarken Genel Sanat Yönetmenimiz’in daha önceden aklında olan, yapmak istediği Keloğlan projesine sıcak baktık. Fakat bunun için bir yiğit gerekliydi siz o yiğitin kim olduğunu anladınız. Şaka bir yana oyuncu dediğin her role girebilmeli ve gerçekten bu işe profesyonel anlamda bakabilmelidir. Ben ustamdan böyle öğrendim. Onur Hocam Keloğlan için tip olarak uygun kişi olduğumu söyledi ve ben bu işi düşüne düşüne kabul ettim.

Fakat benim için kolay olmayan bir süreçti. Tiyatronun bana kattıkları ve özgüven aşikar. Lakin biz gerçek keloğlanı arıyorduk. Bone ya da peruk kullanmayacaktık. Sezon öncesi provalar, hazırlıklar yoğun bir süreç derken sezonu yazdığım ve yönettiğim ilk oyunum “Keloğlan Mutluluk Ormanında “oyunu ile açacaktık. Berber vakti geldi çattı.. Hayatımda yapmadığım bir şeyi ilk kez o an yapacaktım. Bunun ben de yaratacağı psikolojik sorunları düşünüyordum. Çünkü alışık olmadığım zor bir şeydi. O gece ilk kez kel olmuştum. Ertesi gün oyunun kapalı gişe olduğunu duyunca çok mutlu oldum ve oyunuma odaklandım ve böylece stresimi yenmiştim.

İlk iki-üç ay süreç böyle işledi bu arada da oyun çok seviliyor, yoğun bir şekilde turneye çıkıyordu. Turnelerde gördüğüm sevgi seli beni mutlu ediyor ve adeta gaza getiriyordu. Böyle böyle keloğlanı sevmeye başlamıştım. Gerçekten keloğlan olduğuma inanan çocuklar, “Haydi keloğlan bizim tarladan domates toplayalım”, Ben seni televizyonda izliyorum” diyen sesleri duydukça hem mutlu oluyor hem de eğleniyordum. İşin garip yanı Keloğlan oynadığımız yerlere farklı bir oyunla gittiğimizde haliyle farklı karakter oynamama rağmen “Aaa keloğlan gelmiş” tepkileri hala yüzümü güldürür. Bu tabi ki normal yaşantımda da eğlenceli, yüz güldüren sahnelere sebep oluyordu. Artık araba tamircimiz bana keloğlan diye sesleniyor. Berberim kapıdan girince kazıyor muyuz ? diyordu.

Öyle böyle derken oyun iki sezonda toplam 84 kez oynandı. Ve hala seyircisiyle buluşmaya devam ediyor .İki günde bir saç kazıttığımı dahi bilirim. Berber Ahmet abime selam olsun. Bu yolda beraber yürüdük. Gerçekten kazıyarak çok destek oldu. Paşa Camiye yakın bir küçük berber dükkanı tavsiye ederim.

Kafanın tosun olması kel saçın ben de iyi durmasını sağladı. Kimileri Karizma oldun diye gazlıyor sanıyordum. Aynaya bakınca gerçekten karizma olduğuma, kelliğin yakıştığına inandım. Bence siz de deneyin belki göremediğiniz karizmanız ortaya çıkar..

Sevgiyle kalın canlar..

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu