GündemFahri SağlıkKöşe Yazıları

KERBELA’DAN DERS ALMAK

Kerbela, yüzlerce yıldan beri İslam âleminin kanayan yarası. Kerbela, ırkı, rengi, coğrafyası, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun her müslümanın ortak elemi. Hz. Peygamber(s.a.s)’in Hz. Fatıma(r.a)’dan torunu, Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın ikinci oğlu Hz. Hüseyin (r.a)’ın çoğu ehlibeytten 70’ten fazla yakını ile birlikte şehit edilmeleri faciası.

Müslümanların birbirlerini katletmeleri Kerbla faciasından çok önce başlamıştı. Yıl 656. Yer Medine. Mısır, Kufe, Basra ve Medine’nin farklı bölgelerinden şehre gelen yüzlerce kişi Halife Hz.Osman’ın evini kuşatır. Günlerce sürer bu kuşatma. Ve sonunda Halife Hz.Osman şehit edilir. Takvimler yine 656 yılını göstermekte. Basra Savaşı olarak da bilinen Cemel Vakası’nda binlerce müslüman birbirlerini öldürür. Aradan çok değil yalnızca bir yıl geçer. Yer Suriye yakınları, Sıffin savaşı. Binlerce Müslüman birbirlerini öldürürler. Savaşın sonuçları bununla da sınırlı kalmaz. Sıffin’de üçüncü bir grup olarak ortaya çıkan Hariciler, Hz.Muaviye ve Hz.Ali’ye de savaş açarlar. 658 yılında Nehrevan’da Hz.Ali güçleri ile Hariciler arasında çıkan savaşta üç bine yakın müslüman öldürülür. Üç yıl sonrasında bu kez Abd’ûr-Rahmân İbn-i Mûlcem adındaki bir harici suikast düzenlemek suretiyle Hz.Ali’yi şehit eder. Aynı gün Muaviye’de şehit edilmek istenirse de ona düzenlenen suikast amacına ulaşmaz.

Derken 10 Muharrem 680 Kerbela faciası. Kerbela’dan üç yıl sonra Medine halkı Yezid’e isyan eder. Bunun üzerine binlerce kişilik Yezid kuvvetleri Medine’ye doğru yola çıkar. Şehir, Yezid askerleri tarafından ele geçirilir binlerce Müslüman kılıçtan geçirilir. Tarihe “Harre Vak’ası” diye geçen bu olayda onlarca sahabe ve yüzlerce Kur’an hafızı da hayatını kaybeder.

Kardeş kanı dökmenin haram olduğunu bile bile müslümanların birbirlerini katletmelerinin sebepleri neler olabilir? Lafı hiç uzatmadan söylemeliyiz ki; Siyasi hesaplar, iktidar kavgaları ve bitmek tükenmek bilmeyen hırslar… Bazı müslümanların iktidar olma hırsıyla nefsanî arzularını dizginleyememesi, önlerine çıkan engelleri aşmak için her yolu mubah saymaları en önde gelen sebeplerdendir. Yani sebepler siyasidir, ekonomiktir. Tıpkı bugün de olduğu gibi.

Bu faciayı bahane ederek Hz.Hüseyin üzerinden İslam âleminde tefrika ve ayrılık tohumlarını ekmek, müslümanları paramparça etmeye uğraşmak ve müslümanlar arasında yeni kerbelalar yaşatmaya çalışmak, o yüce insan üzerinden kendi politik ve ideolojik fikirlerini pazarlamaya gayret ederek nemalanmaya gitmek, onu kendi tekeline almaya çabalayarak başkalarını ötekileştirmek, O mazlum ve masum insanı ve davasını sevmek O’na sahip çıkmak değildir. Onu tüketmektir, istismar etmektir. Onu sevmek, akl-ı selim ile hareket ederek, tıpkı 680 yıllarında olduğu gibi paramparça olmuş günümüz Müslümanlarını birlik ve dirliğe çağırmak, İslam kardeşliğini yeşertmeye gayret etmektir.

Peki bu gün Kerbelalar yaşanmıyor mu? İktidar uğruna,siyasi hesaplar uğruna nice masumlar can vermiyor mu ? Bu gün yüzlerce Hüseyin Suriye’de, Irak’ta, Mısır’ da diğer islam coğrafyalarında hunharca öldürülmüyor mu ? Yezidler tüm acımasız tavırlarıyla sahnede değil mi ?

Üzülerek belirtmek gerekir ki bugün İslam coğrafyasının pek çok noktası bir Kerbela olmuş.

Kerbela’yı bir daha tahlil edip ondan dersler almamız lazım.

Hz. Hüseyin’in çadırlarının ateşe verildiği gibi bugün de Müslümanların evlerinin, memleketlerinin ateşe verildiğini görmüyor muyuz? Eğer biz bunu yeterince iyi okuyabilseydik, ders çıkarabilseydik bugün bu acıları yaşamayacaktık. Müslümanlar hep birlikte eğer Hüseynî bir zihniyeti kazanmazlarsa, zulme, zalime, haksızlığa, adaletsizliğe başkaldıracak bir şuura eremezlerse öyle görünüyor ki yezidi sistemler bu zulümlerini devam ettireceklerdir.

Kerbela şehitlerinin hangi değerler uğruna can verdiklerini düşünmek,anlamak yetmez. Aynı zamanda onları katleden Yezid’lerin hangi sapmalar yaşayarak, Allah’ın hangi ayetlerini değiştirerek, Hz. Peygamber ve ehl-i beytine hangi iftiraları atarak bu katliamları meşrulaştırdıklarını bilmek, değerlendirmek ve bugün yaşadıklarımızı yeniden gözden geçirme mecburiyeti vardır. 14 asır geçtikten sonra biz hala Kerbela’nın ahu figanları üzerine bir güç ve iktidar inşa etmeye kalkışırsak Yezid’in düştüğü hataya düşeriz.

01 Muharrem 1440’ın birliğimize ve beraberliğimize, İslam aleminde akan kan ve gözyaşlarının dinmesine vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Kalbinizden Hz. Muhammed muhabbeti, Ehl-i beyt muhabbetinin eksik olmamasını diliyorum.

Fahri SAĞLIK
Karesi Müftüsü

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu