GündemHüseyin YıldırımKöşe Yazıları

Nazar……

“O inkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâla da (kin ve hasetlerinden) “Hiç şüphe yok o bir delidir” derler. Oysa o (Kur’an), âlemler için ancak bir öğüttür.” (Kalem, 51-52)
Nazar kelimesi, göz, bakma, bakış, fikir, düşünme, mülahaza, niyet, dikkat, iltifat, teveccüh. Arapça asıllı olan bu kelime, Türkçe’ye geçerken manâ değişikliğine uğramış ve “ayn göz” kelimesi karşılığında kullanılmaya başlanmıştır. Nitekim Araplar, göz değmesi için “isabetül-ayn” tabirini kullanırlar ( Nazara. Maddesi, İbn Manzûr, “Lisânül-Arab”
Hz. Peygamberimiz sav Hasan rh ve Hüseyin rh için şöyle duâ ettiği rivayet edilmektedir. “İkinizi her şeytandan, haşerâttan ve dokunan her gözden Allah’ın tam olan kelimelerine sığındırırım.” ve ekledi: “Siz de Allah cc’den çocuklarınızı bu kelimelerle korumasını niyaz edin. Çünkü İbrahim as da Allah cc’den İsmail ve İshak’ı bunlarla korumasını niyaz ederdi.” (Buhârî, Enbiya, 10; Ebû Dâvud, Sünnet, 20; Tirmizî, Tıb, 18; )
Ümmü Seleme rha’dan rivayet edildiğine göre kendisinin evinde Hz. Peygamberimiz sav yüzünde sarılık olan küçük kız çocuğu gördü. “Ona okuyun, çünkü nazar edilmiş!” buyurdu. (Müslim, Selâm, 59)
Hz. Ali rh’den rivayet edildiğine göre bir keresinde Cebrail as Hz. Peygamberimiz sav’e geldiğinde tasalı olduğunu gördü.
“-Yüzünde gördüğüm bu tasanın sebebi nedir?” diye sordu.
Hz. Peygamberimiz sav
“-Hasan’la Hüseyin’e nazar değdi.” buyurdu.
Bunun üzerine Cebrail as
“-Doğru söyledin. “Şüphesiz göz değmesi haktır.” dedi. Ibn Kesir, Tefsir, Beyrut 1401, IV, 492
Nazar, bugün için henüz pozitif ilimlerin ilgi alanına girmemiştir. Zira pozitif diye tanınan bilimlerin kendilerine mahsus bir takım metodları ve bazı kuralları vardır. Olayları bu metodlarla inceler ve bir sonuca varmaya çalışırlar. Genellikle pozitif ilimlerle uğraşanların ekseriyeti nazarın fizik etkisini kabul etmemektedirler. Aslında nazar değmesinin temelinde yatan esas sebep kişinin kıskançlık duygusudur. İşte bu duygunun, baktığı kimseye yansıması ve onu te’sir altında bırakmasıdır.
Müfessirlerin bazısı “ Rabbi onu seçip iyilerden kıldı. Doğrusu inkâr edenler, zikri (Kur’an-ı) işittikleri vakit nerdeyse gözleri ile seni yıkıp devireceklerdi. Bir de durmuşlar, o herhalde bir delidir, diyorlardı” (el-Kalem, 68/50, 51) âyetinde geçen gözleriyle seni yıkıp devireceklerdi” sözünü “nazar” ile tefsir etmişlerdir (Elmalılı M.Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, VIII, 5305; İbn Kesîr, “Tefsirul Kur’an’il-Azîm”, VIII, 227).
Yine bir rivayete göre; cahiliye döeminde bir kişi, yemek yemeden iki veya üç gün çadırına çekilir, daha sonra oradan gelip geçen koyun ve deve sürüsüne bakar ve “gördüğüm bu koyun ve deve sütünden daha güzelini görmedim” derdi. Bunun üzerine o sürü hastalanır veya helâk olurdu. İşte nazar etmede maharetli olan bu kişiye, Hz. Peygamberimiz sav’i çekemeyen Mekkeli müşrikler, Peygamberimiz sav’e nazar etmesini teklif etmişler, o da bu teklifi kabul etmiş. Hz. Allah cc de bu ayetleri (Kalem Suresi 51 ve 52) ile Resulünü korumuştu (Alûsî, Rûhul-Meânî, 29/38).
Yusuf suresinde Hz. Yakub as’ın oğullarına şöyle dediği anlatılmaktadır. “Ey oğullarım! Bir kapıdan (Mısır’a) girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama ben Allahdan hiçbir şeyi sizin için savamam. Çünkü hüküm Allah’dan başkasının değildir. Onun için ben yalnız O’na tevekkül ettim. Tevekkül edenler yalnız O’na tevekkül etsinler” ( Yusuf,67). Elmalılı, âyetin yorumunda: “Bu tavsiyenin sebebi, toplu bir surette göze çarpmalarından ve bir hased ve gamze uğramalarından sakınmak idi” demektedir (Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, IV, 2890).

Kur’an-ı Kerim nazar ile ilgili kesin bir hüküm bildirmemekte, fakat hadislerde nazarın gerçek olduğu bildirmekteler. Hz. Âişe rha’den rivayet olunduğuna göre Resulullah sav şöyle buyurmuşlardır: “Nazardan Allah’a sığınınız. Çünkü göz (değmesi) gerçektir” (İbn Mace, Tıb, 32; Buhari, Tıb, 36; Müslim, Selâm, 41).
Ebû Said el-Hudrî ra’den rivayete göre: “Resulullah sav “Cinlerin ve insanların nazarından Allah’a sığınırım”gibi dualarla cinlerin ve insanların nazarından Allah’a sığınırdı. Sonra Muavvezatân nazil olunca bu sureleri okumaya başladı” (İbn Mace, Tıb, 34).
Enes b. Mâlik’ten rivayete göre Resulullah sav “Evinden çıkarken şu duâyı okuyan kişiye bu duâ kâfidir. O adam muhafaza altına alınır, şeytan da o adamdan uzaklaşıp bir kenara çekilir. Bismillâhi tevekkeltü alellâhi lâ havle velâ kuvvete illâ billâh “. Manası “Allah Teâlâ’nın ism-i şerifini zikrederek evimden çıkarım. Ben Allah’a tevekkül ettim, güç ve kuvvet sadece Allah’ın lütuf ve ihsânıyladır” (Tirmizî, Deavât, 34)
Osman b. Affan’ın rivâyetinde Resulullah sav şöyle buyurmuştur: “Bir kul her günün sabahında, her gecenin akşamında üç defa şu şekilde duâ ederse, o kişiye hiç bir şey zarar veremez. Bismillâhi lâ yedurru me’asmihi şey’in fıl’ardı vela fı’ssemâi ve huve’s-semiul-alîm”. Manası “İsmiyle beraber bulundukça yerde ve gökte hiç bir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın ismiyle (sabaha erdim, akşamladım). O her şeyi işiten ve bilendir” (İbni Mace, Duâ, 14).

Hz. Âişe rha ise Resulullah sav yatağına girdiğinde iki eline üfleyip muavvizât (İhlâs, Felâk ve Nâs) surelerini okuduğunu ve vücuduna sürdüğünü rivayet etmiştir (Buhârî, Deavât, 12).
Rabbimiz bizleri ve tüm inananları şer ve nazardan muhafaza eylesin. .

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu