GündemKöşe Yazıları

Nükleer santral mi?

Türkiye önceki gün itibariyle yeni bir sürece girdi. Rusya Devlet Başkanı Putin’in de katılımıyla Akkuyu Nükleer Santrali’nin temelleri atıldı. Türkiye nükleer santrale çokta uzak bir ülke değil. Zamanında Rusya’daki Çernobil faciasında yaşanan sızıntı, neredeyse tüm Karadeniz şehirlerini etkisi altına aldı.

Biz o dönemler küçüktük ama hatırlıyorum televizyonlardaki haberleri.  O dönem bakanların TRT’de Çernobil’den etkilenmediğimizi kanıtlamak için çay içme gösterileri hala gözlerimizin önünde. Yabancı ülkelerin almadığı ama bizlere dağıtılan fındık ve üzümleri hatırlıyorum. Avuç avuç yerdik. Yedirdiler bizlere. Kendi ülke insanının sağlığını düşünmeyen, yabancı güçlerin oyuncağı olan siyasiler.

Şimdi yine bir nükleer santral daha kuruluyor ülkemize. Biz ülke olarak yabancıyız nükleer enerjiye. İlk defa kurulacak ülkemizde. Yüzlerce mühendisin Rusya’da nükleer santralde çalışmak için eğitime alındığı söylendi dün haberlerde. Hem de ülke enerji ihtiyacının yüzde 10’u karşılanacakmış bu santral ile. Yüzde 10 iyi bir rakam tabi. Çok cazip gözüküyor herkese. Dünya elektrik ihtiyacının ise yüzde 17’si nükleer santraller ile karşılanıyor.

31 ülkede toplam 444 nükleer reaktör işletmede bulunmaktadır. Aralarında daha önce nükleer güç santrali bulunmayan Birleşik Arap Emirliği’nin de bulunduğu 16 ülkede ise hali hazırda toplam 64 santralin inşası devam etmektedir. 2023 yılına kadar 164 yeni nükleer reaktör yapılması planlanmıştır.

2016 yılında Türkiye elektrik enerjisi tüketimi 278,4 milyar kWh olup, bu rakam 2017 yılında yüzde 7 civarı artmıştır. 2023 yılında ise hedeflenen enerji tüketimi 385 milyar kWh hesaplanmaktadır. 2017 yılı verilerine göre elektrik üretimi %34’ü doğalgaz santrallerinden, %31’i kömürden %24’ü HES, %6’sı rüzgardan, %2’si jeotermal enerjiden ve %3’ü diğer kaynaklardan elde edilmiştir.

Nükleer enerji, alternatif yada yeşil enerjiye göre daha az maliyetlidir. Bu nedenle bir çok ülke nükleer enerjiyi tercih ediyor. Peki kaza yada kaçak riski? Bu tabiî ki göz ardı edilmemesi gereken bir tehlike. Bir nükleer sızıntıda doğaya karışacak maddelerin en az 300 yıl doğada kaldığı düşünüldüğünde.

Uzakta olsak bile Çernobil’den sonra Doğu Karadeniz’de kanser vakalarının artması. Bir çok gensin ve çocuğun kansere yakalanması, çeşitli hastalıklar kapması. Bunlar daha büyük tehlike.

Evet tüketim toplumu olduk. Enerji de vazgeçilmez ama ne kadar maliyetli de olsa, yenilenebilik enerjinin doğayla olan uyumu da göz ardı edilmemeli.

Peki ya sizce nükleer mi? Yoksa daha fazla maliyetli ama doğa ve insana zararı olmayan yenilenebilir enerji mi?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu