Olumsuz düşünceler, uyumsuz davranışlar canlıyı başarısız yapar. Böyle bir canlı, başarılı olanları kıskanır. Onları eleştirir ve onlarda kusur arar. Yeni deneme ve girişimlerde bulunmaktan korkar. Çevresini olumsuz yönde etkilemeye ve kendine benzetmeye çalışır. Kendi yanlış davranışlarına uymayanlara zor ve şiddet uygulaya kalkıp, hakaretlerde bulunur. Dolayısıyla kavga veya karalama başlar. Fikir kirliliği oluşur. Akıl kirliliği insani davranışları ve hayatı da kirletir. Hayat kirlenince de, kötülükleri ve olumsuzlukları görmeye başlarız. Yaşadığımız olaylarda kötülükleri ve çirkinlikleri aramak alışkanlık haline gelir. Yanlışları görmek ve aramak bizi mutsuz eder ve sıkıntı verir. Yanlışlıklar ve kötülükler EMSAL olup, ÖRNEK gösterilemez. Her iyi veya kötü olayı, yaşayıp görerek öğreneceğiz der isek, buna insan ömrü yetmiyor. Çevremizdeki yaşayışlardan ibret almasını bilmeliyiz. Başarını sırrı burada saklıdır.
Probleme yol açacak düşünce ve davranışla, problem çözülemez. Minibüste sohbet ettiğimiz gençlerle, günlük planlamalar yapıp en az sevdiği bir dersten sınıf birincisi olmaya çalışmalarını önerdim. Allah, insan beynini öğrenme programlı yaratmış. Gözü görme, kulağı işitme, ayakları yürüme, ciğeri solunum yapma programlıdır. Vücudumuzda bulunan diğer onlarca organın ayrı bir görevi vardır. Hâlbuki her yeni öğrenimlerin beyinde işlenişi neticesi, vücudun salgıladığı sıvılarla beyin yetisi ödüllendirilir. Gözünü kapayanın, kulağını tıkayanın, canı sıkılır. Yürümeyi terk edenin ayakları tutulur ve kasları zayıflar. Bu zayıflık insanda mutsuzluk ve huzursuzluk yaratır. Öğrenmeyi terk eden beyinde zayıflar ve zayıf düşünce canlıda sıkıntı yaratır. Çalışmayan beyin dopamin, endofrin gibi birçok sıvıyı salgılayamadığından bütün vücutta bir isteksizlik ve sıkıntılar meydana gelir. Telefonla oynayıp beyini tembelleştiren gençlerin, sıkıntı sebeplerini bulduk. Sebep HAZIRCILIKTI. Vedalaşıp ayrıldık. Böylece, HEDEF koyarak, iki genç beyine yeni bir mücadele azmi bilgisini vermiş olduk. Muhakkak beyin melekeleri vücudun salgıladığı sıvı salgılarla ödüllendirilmiştir.
Sayın anne babalar. Sayın okul müdürleri ve öğretmenler; Motivasyonunu kaybetmiş, özgüvenini bulamayan öğrencilere ve gençlere karşı, olumlu fakat uyarıcı tavırlar sergilemelidir. Telefonu alıp atmakla, bilgisayarı bir kasaya kapatmakla bir yere varamayız. Aksine mutsuzluğu, hazırcılığı kabullenmiş bir kişiye, yeni mutsuzluk ve isyan tabloları veririz.
Öğrenciyi heyecanlandırmalı, cesaretlendirmeli ve yeni hedefler bulmalıyız.
Motivasyonunu kaybetmiş bir öğrencinin başarabildiği bir davranışı bulup, oradan işe başlamalıyız. Her canlının iyi başardığı bir yönü muhakkak vardır.
İlham vermeli, teşvik etmeli, imkân sunmalı ve önüne yeni fırsatlar koymalıyız.
Nasıl başarabileceği anlatılarak öğretilmeli, zor ve şiddet yolu bırakılmalıdır.
Çevredeki yetenekler örnek gösterilmeli.
Probleme değil çözüme odaklanmalı. Sorunlar konuşarak halledilmeli.
Yöneticiler, okulda ve iş yerinde olumlu bir atmosfer oluşturmaya çalışmalı, Öğrenci ve öğretmenlerin özel yeteneklerini bularak, oradan işe başlanmalıdır.
Huzurlu ve hoşgörülü çalışma ortamı yakalamak başarıyı arttıracaktır.
Kolay yoldan elde edilen bilgi ve becerinin kaybedilmesi de çok kolay olur. Bilgi ve becerilerin kalıcı olabilmesi için, her kişinin öğrenmeyi mücadele ederek kazanmaya çalışması, kalıcı davranışları yakalamamıza bir vesiledir. “Tıkla bul” yöntemi ile elde edilen bilgiler tek sarsıntı veya tek TIKLAMA ile yok olur. Veya “kes, kopyala, yapıştır” esasına dayalı öğrenme, öğretim değildir. Kopyalamayla elde edilen bilgi ve davranışlar, tek hoplama ile yok olup, hayatımızdan silinir. Vücudumuzdaki bütün organların müşterek çalışması ile elde edilen bilgi ve davranışlar, yaşadığımız müddetçe bizi bırakmaz. Hatta vücudumuzda büyüyüp gelişen bazı hücreler neslimize de geçer. Soy ismi ayni olan bazı ailelerin çok zeki ve başarılı olmasının sebebi budur. Eğitim ve öğretimde HAZIRCILIK yerine, mücadele ile elde edilen KALICILIK formülü esas hedef olmalıdır. Hoşça kalın.