GündemKöşe YazılarıProf. Dr. Fatih SATIL

Orman Yangınları Her zaman Felaket Değildir

Son günlerdeki Ege ve Marmara’daki orman yangınları hepimizin ciğerlerini dağladı. Ormanlarımızın yok oluşu bizleri derinden etkiledi. Şimdi yaraları sarma ve geç kalmadan bu sahaların rehabilitasyonu için gerekenleri yapma zamanı. Bu arada bu felaketten dersler çıkartmayı ve sorumluları bir an önce tespit edip kanun önünde yargılamayı da ihmal etmemeliyiz tabi ki.
Gelelim asıl konumuza, yani orman yangınları ve sonrasındaki ekolojik boyuta. Yangın Ekoloğu Çağatay Tavşanoğlu bir makalesinde şöyle diyor; yangına meyilli olan Akdeniz ormanları milyonlarca yıldır yanar, aslında bu durum aşırı ve kontrolsüz olmamak koşuluyla özellikle de kızılçam ormanlarında doğal bir süreçtir. Yani bu doğal yangınlar sayesinde ormanlar ekolojik olarak yenilenmekte ve yangına dayanıklı bireyler gelişmektedir.

Yangından sonra yanan sahaya gidecek olursanız, birçok bitkinin yangından hemen sonra sürgün vermeye başladığını görebilirsiniz. Hatta bazı bitkiler vardır ki, ancak yangın sonrası ortaya çıkan sıcaklık sayesinde çimlenebilirler. Kızılçam kozalakları yangın esnasında kapalı olması sayesinde içindeki tohumlar da yangında zarar görmeden korunur. Yangınla birlikte bu kozalaklar da açılır ve tohumlar toprağa dökülerek çimlenmeye hazır hale gelir. Görüldüğü gibi orman yangını her zaman felaket değildir. Yangınla birlikte birçok bitki yeniden dirilmekte, orman yenilenmekte ve biyolojik çeşitlilik yeniden şekillenmeye başlamaktadır. Tabi bunu dedik diye de “oh yansın, yanması iyidir” deyip tedbirleri ihmal edemeyiz ve yakamayız. Çünkü sözünü ettiğim bu durum 30-40 yıl gibi uzun bir süreçte gerçekleşmektedir.

Tüm bunları neden söylüyorum? Özellikle Akdeniz ormanlarında yangın sonrası yapılacak ağaçlandırma çalışmalarında dikkatli olmak gerekir. Maalesef yangın sonrası toplum duyarlılığı olarak hemen kitlesel ağaç dikme kampanyası için iyi niyetli girişimlerde bulunabiliyoruz. Ancak bu tür uygulamaların bazen ekosisteme yarardan çok zarar verebileceğini de unutmamak gerekir. Çünkü böyle kitlesel ağaçlandırma çalışmalarında sahaya dozerler sokulur, her şey temizlenip, toprak sürülüp alana yeni çam fidanları dikilir. Ancak bu tür monokültürel uygulamalar bölgedeki biyolojik çeşitliliğe zarar verebilmektedir. Yani kitlesel ağaçlandırma her zaman için iyidir diyemeyiz.

En iyisi gelin bu işi uzmanına bırakalım. Uzmanlar nerde ne zaman nasıl ağaçlandırma yapılacağını gayet iyi bilirler. Orman teşkilatı bu işi yüzyıllardır yapmaktadır. Doğal gençleştirme yöntemi ile; yanmış dallar yere serilerek kızılçam tohumu takviyesi ile alana herhangi bir dozer sokmadan ve yeni fidan dikmeden söz konusu alanın doğal yollarla yeniden ormana dönüşmesi sağlanır. Böylece biyolojik çeşitliliğe zarar verilmeden sahanın yeniden hem de doğal yollarla ağaçlandırılması sağlanmış olur.

Bu süreçte vatandaş ve STK olarak illa bir şeyler yapmak istiyorsak, bu sürecin takipçisi olabiliriz, kaçak yapılaşma olmaması için kamuoyu oluşturabiliriz, toplumu orman ve yangın konusunda bilinçlendirebilir ve önleyici tedbirleri öğrenip öğretebiliriz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu