Orta Doğu Ülkeleriyle İlişkilerin Normalleşmesinden Kimler Neden Rahatsız?
Jeopolitik ile ilgili derslerimde öğrencilerime özellikle vurguladığım iki husus var. Birincisi; “Güzelin düşmanı çok olur ve Türkiye her açıdan dünyanın en güzel ülkesi.” İkincisi; “Devletler arasında dostluk olmaz, düşmanlık olmaz. Devletler arasında menfaat, çıkar ilişkisi olur”
Bu hatırlatmaları yaptıktan sonra gelelim Türkiye’nin BAE, Mısır, Bahreyn, S. Arabistan ve İsrail yakınlaşmasına. Bu konudaki son gelişmeler içimizdeki bazı çevreleri rahatsız etmekte, Türkiye’nin para için bu ülkelerle yakınlaştığını iddia etmektedir. Peki bu gelişmeler için Türkiye hangi geri adımı atmış veya hangi tavizi vermiş? Var mı böyle bir durum? Yok. Öyleyse konu kapanmıştır.
Gözümüzü kapatıp dünya haritası üzerine parmak basarak rastgele belirleyeceğimiz her ülkede ekonomik sıkıntı olduğunu görürüz. Bir zamanların “Güneş Batmayan Ülkesi” İngiltere bile ekonomik sıkıntıda. Enflasyon ve hayat pahalılığı rekorlar kırıyor. Artan elektrik ve doğal gaz faturaları için, evde kalın giyme, hareket etme, varsa evcil hayvanla sarılarak yatma gibi uzman tavsiyeleri veriliyor! Faturalardan dolayı öğün atlayan aileler var Avrupa’nın göbeğinde. ABD, Kanada, Fransa, Almanya gibi gelişmiş ve ekonomileri sömürgeciliğe dayanan ülkeler bile ekomonik olarak sıkıntılı günler yaşıyor.
ABD Jeoloji Entitüsü, 2010 yılında Doğu Akdeniz’de toplam değeri yaklaşık 1,5 trilyon dolara tekabül eden hidrokarbon yatakları bulunduğunu açıklaması sömürgeci Batı’yı harekete geçirdi. Bu miktar 2010 yılı tüketim miktarlarına göre Türkiye’nin yaklaşık 572 yıllık ihtiyacına karşılık geliyor.
***
ABD ve Batı, buradaki kaynaklara çökmek ve Türkiye’yi masaya oturtmamak istiyor. Tıpkı 1. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti’ni yıkarak Orta Doğu petrollerine çöktüğü gibi. Akdeniz Havzasındaki ülkeler tek tek elden geçirildi, sorun olabilecek yönetimler görevden uzaklaştırıldı. 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olması ile Türkiye’deki planları tutmadı. Ancak saldırılar, tehditler şekil değiştirerek ekonomi, siyasi, sosyal medya ve algı şekline evrildi.
Türkiye’nin etrafı çevrelendi, ülkemize karşı ittifaklar oluşturuldu. Terör aparatı her zaman el altında tutuldu. Türkiye’ye tarafında olan Venezuella’dan tutun, Katar’a, yüzyılların hayali olarak kurulan Türk Devletler Birliği’nin temel taşlarından Kazakistan’a kadar her ülkeye el attılar
Türkiye masadaki haklılığını, sahadaki gücü ile birleştirerek kararlı bir duruş sergiledi. Bunda ordusundaki safralarını temizlemiş olması ve savunma sanayisindeki yerlilik oranını %70’leri aşırması yanında siyasi istikrarın etkisi büyüktür.
Türkiye, Dağlık Karabağ, Libya, Suriye, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Somali ve Kuzey Irak’ta kararlı duruş segilemiş, bu bölgelerin tamamından güçlenerek çıkmayı başarmıştır. Güneyindeki koridor devlet porjesini bozmuş, kendisine karşı kurulan İsrail, BAE, S. Arabistan, Bahreyn, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi blokunu çökertmiştir. Katar ve Libya’daki meşru hükemetlere sahip çıkmış, Azerbaycan’ın yanında yer almıştır.
Bütün bu gelişmelerde Türkiye’nin haklı ve kararlı duruşu yanında, ABD ve BATI’nın sömürgeci ve güvenilmez oluşunun da etkisi büyük olmuştur. ABD’nin, Afganistan’dan çekilirken kendisi ile işbirliği yapanların uçak kanatlarından yere çakılması bölge ülkeleri yönetcilerine adeta ders olmuştur.
***
Mısır ve Irak’tan gelen sıcak mesajları, S. Arabistan, BAE ve İsrail yönetimlerinin sıcak mesajları izledi. Bütün bu ülkeler Türkiye’nin yükselen gücüyle barış yolunu seçtiler.
Türkiye’nin tökezlemesinden iktidar olma hayali kuran muhalif çevreler, ülkemiz lehine olan bu gelişmelerden dolayı maalesef çok öfkeli. Hatta ülkemizi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Aynı çevreler, kendi ikballerini, ülkelemizin ikbalinden daha önemli buluyor.
Şunu hatırlatmakta yarar görüyorum. Ülkemizin menfaatleri, bizim iktidar olma hevesimizden daha önemlidir. Bu ülke için gencecik yaşta şehit olan, gazi olan, yetim, dul kalanların yüzüne bakamayız. Başka bir Türkiye yok. Bu da böyle biline.
