GündemKöşe Yazıları

ÖYKÜLER VE FİLMLER

Öykü okumayı sever misiniz?

      Macera romanları arasında gezinirken soluk soluğa kaldığınız anlar oldu mu?           

      Belgesel izlemek size keyif verir mi?

      Kaliteli bir filmi eleştirebilme konusunda iyi misiniz?

 

      Yaşam aslında film gibidir ve her insan capcanlı oyuncusu olduğu şu fani dünyanın tiyatro sahnesinde kendi hayat senaryosunu canlandırır. Herkesin zihninde apayrı yaşanmışlıklar barınır. Öykü deyince ilk akla gelen başyazarlarımız Ömer Seyfettin ile Sait Faik Abasıyanık olmuştur. Her iki rahmetli yazarımız da bugün hayatta olmasalar bile bizlere bıraktıkları eserlerle yıllarca ölümsüzleşmişlerdir. Ömer Seyfettin ve Sait Faik’in gözlem gücü harikadır. Her ne kadar iki üstadımız da öykü dalında ekol olsalar da aslında kalemleri dahi kendilerine özgüdür, birbirinden ayrılır.

Türk edebiyatımızdaki Olay Hikâyesi’nin baş temsilcisi olan Ömer Seyfettin’in hikâyelerini okursanız genel itibarıyla bir başlangıç ve sona rastlarsınız. Giriş, gelişme ve sonuç bölümleri az çok kendini belli eder. “Kişiler, olay, yer, zaman” terimleri bellidir. Olay akışında heyecan barınır. Askerlik dönemine ait yıllarından izler taşıyan öykülerinde savaş, hayatın gerçekleri ve Türk milletinin kendine has değerlerini bulabilirsiniz. Ömer Seyfettin güçlü bir gözlemci ve yazardır. Balıkesir’in Gönen ilçesinde geçen çocukluğu, Gönenli oluşunun izleri, içimizden biri olmanın ayrıcalığını barındırır. “Kaşağı” adlı öyküsünü her okuyuşumda ayrı zevk alırdım. İlkokulda, ortaokulda, lisede okuyup zevk almıştım. Üniversite dönemimde de Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi’ndeki ana derslerimizde yazarımıza değinmiştik. “TRT 1” devlet kanalında çocukken o eseri okumadan evvel ekrandaki filmini izlediğimde çok keyif almıştım. Kaşağı, Dudaktan Kalbe, Çalıkuşu gibi baş tacı eserlerimizin filme uyarlanışını TRT kanalında izlemek insanı anlamlı kılıyor şahsen. Yabancı eserler de böyledir aslında. Eğer bir çevirmen, kültürünü iyi bilmediği ve diline tam anlamıyla bilgi yönünden hâkim olamadığı yabancı dildeki bir yapıtı kendi ana diline çevirdiğinde siz okurlar onu iyi anlayamıyorsanız önce filmini izleyin. Filmden akılda kalanlarla kitaba yeniden döndüğünüzde kafanızdaki görsel sahnelerle kitaba az çok adapte olursunuz zannımca. Kitaplar ve öyküler her insana değer katar. Bir yabancı dilin esprisini anlamak için bile bahsedilen dile çok iyi hâkim olmak gerekir. Bugün hayatta olmayan kıymetli yazarlarımızın baş tacı eserlerini filme uyarlamak gerçekten muhteşem bir emektir.

 

Ömer Seyfettin ve Sait Faik Abasıyanık’ın en bilinen birer eserini Balıkesir-Karesi’deki bir meslek lisesinin sınıfında stajyer öğretmenken öğretmenlik stajı dönemimde anlatıp kitabı tahlil etmiştim. İnsan severek hazırladığı ders notlarını, sunum ve ödev konularını bile net anımsayabiliyor. Sait Faik de yine Türk edebiyatımızın Durum-Kesit Hikâyesi’nin baş temsilcisidir. Çehov tarzı öykünün Türk edebiyatımızdaki ekolü olmuştur. Sait Faik’in eserlerinde olaya hemen pat dile giriş vardır. Yani giriş, gelişme ve sonuç bölümlerini detaylı şekilde bulamazsınız. Olay, yer, zaman ve kişilerin hepsini bir arada bulmak zordur. Kimi zaman kişiler ve durum ile öykü sonlanır, zaman ifadesi dahi belirsizdir. Sait Faik; anlık gözlemlerle, keskin gözlemcilikle hikâyelerine şekil verir. Eserlerinde çok merak uyandırıcı tablolar bulamazsınız, olay akışı yarıda biter ve okuyucuyu merakta bırakır. “Semaver” isimli öyküsü aynen öyledir. Ali’nin iş hayatı ve anacığıyla beraber yaşaması, öyküde başka insanların yer almayışı vardır. Yani kişi kadrosu dardır. Annesi öldükten sonra semaverin yerini salep güğümü alır ve acıklı bir sahnedir. Ve öykünün sonu da net bir sonuca bağlanmaz, aslında yarımdır. Önemli olan okuyucunun kendi hayal gücüyle böyle yazıları tamamlamasıdır. Ömer Seyfettin gencecik yaşında vefat etmeseydi daha yüzlerce öykü yazardı emin olun. Ömer Seyfettin’in erken yaşta vefat etmesine rağmen Türk edebiyatına yüzlerce öykü bırakması, Orhan Veli’nin de otuzlu yaşlarda ölmesine rağmen birbirinden harika şiirlerle bizlere veda etmesi böyledir. Lâkin erken yaşta fani dünyaya gözlerini yumsalar da kitaplarıyla ölümsüzleşmişlerdir.

Öyküler ve filmler hayatımızın can damarıdır. Bir gülü eline alıp koklayamadan, bir kitap dahi okumadan, güzel bir filmi sonuna dek izlemeden, yeni dostlar edinemeden, doğan güneşi seyredemeden, mehtaplı gecelerde şiir yazamadan, bir fincan kahvenin mutluluğundan keyif alamadan bu dünyaya küsenlere çok yazık. Keyif alamıyorsanız bir kitaptan, hemen o eserin filmini tazeyken izleyin derim. Güzeldir görsel sahneler. Eğer yabancı dil öğrenmek istiyorsanız, önce çevirisini değil de yapıtın orijinal hâlini okumanızı tavsiye ederim. Hayat bir film gibidir ne de olsa. Öyküler ve filmler arasında zikzak çizeriz fark etmeden. Öykü tadında günleriniz, film havasında bir hayatınız olur inşallah.

 

 

ELİF YAVAŞ

 

TARİH: 09 Eylül 2019 – Pazartesi

 

* Balıkesir’in Edremit İlçesinin Düşman İşgalinden Kurtuluş Günü ve İzmir’in Düşman İşgalinden Kurtuluş Günü…

 

Edremit / BALIKESİR / TÜRKİYE

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu