GündemKöşe Yazıları

Ramazan Ve Doğruluk

Ramazan Ve Doğruluk

 

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. (70) (Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur”. (71) Ahzap Süresi

 “Doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında sıddîk olarak tescillenir…” Buhari Edep 69

Doğruluk kişinin inancında, niyetinde, söz, fiil ve davranışlarında samimi ve dürüst olmasını, yalan ve hileye yönelmemesini ifade eder. Doğruluk ve istikamet üzere olmak müminin vasfıdır. Yalan, hile ve aldatmak ise münafıklara ait özelliklerdendir.

Doğruluk; emanete sahip çıkmanın, ahde vefa göstermenin, sözü doğru söylemenin, adaleti gözetmenin, istikamet ehli olmanın, hakkın tarafını tutmanın, ihlas ve samimiyetle hareket etmenin, işi düzgün yapmanın adıdır. Doğruluk başta kalbimiz olmak üzere insanın şifası, yalancılık ise hastalığıdır.

Bizler özü ve sözü dosdoğru olan, şakacıktan dahi olsa yalan söylemeyi kabul etmeyen bir peygamberin ümmetiyiz. O (sav) öyle bir peygamber ki; yerde insanlar, gökte melekler O’na inanmış, güvenmiş ve sözünün doğruluğundan, işlerinin istikamet üzere olmasından emin olmuşlardır. Öyle ki O’na risâletten önce bile  “Muhammed-ül Emin” demişlerdir. Bu eminlik o derece sağlamdır ki âlemlerin yaratıcısı Allah (cc), O’nu katında Cibril-i Emin ile dost yapmış, iki eminine de vahyi teslim etmiştir.

Bir gün Ebû Amr Süfyân İbni Abdullah Hz. Peygamber (sav) Efendimize gelip kendisinden İslam ile ilgili nasihat ister; – “Yâ Resûlallah! Bana İslâm’ı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim”. Diye kapsamlı bir cevabı gerektiren bir soru sorar.  Cevami’ ül kelim olan Hz. Peygamber (sav) Efendimiz bu talebe şöyle yanıt verir:   – “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” Müslim, İmân 62.

Çünkü O’ (sav) de doğruluk emredilmişti. Allah (cc) şöyle buyurmuştu; “O halde seninle beraber tövbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.”  (Hûd; 112)

Doğruluk ve istikametin Müslümanın hayatında en çok tezahür ettiği ay hiç şüphesiz ki ramazan ayıdır. Çünkü bu ayda on doğru rehber olan ve en doğru istikameti gösteren Kur’an-ı Kerim nazil olmaya başlamıştır. Müslümanlar için doğrulukta istikrar oluşsun diye Hz. Allah bu ayda cennet kapılarını ardına kadar açmış, cehennem kapılarını kapatmış ve insanı doğru yoldan alıkoyan şeytanların azgınlarını zincire vurmuştur. Hz. Peygamber (sav) Efendimiz bu hakikati şöyle dile getirmiştir; “Mübarek ramazan ayı geldi. Bu ay, Allah’ın oruç tutmayı farz kıldığı aydır; Sema kapıları bu ayda açılır, Cehennem kapıları kapanır ve şeytanların azgınları bağlanır. Bu ayda öyle bir gece vardır ki, bin aydan daha hayırlıdır. Bu gecenin hayrından mahrum kalan bin ayın hayrından mahrum kalmış gibidir.” (Nesâî, Sıyâm, 5.)

Ramazan ayının en bariz özelliği tutulan oruçlar ve kılınan namazlardır. Özellikle teravih namazları ramazan ayına ayrı bir değer katar. Namaz ve oruç insanı onaran, manevi hastalıklarını tedavi eden iki değerli ibadettir. Oruç nefsi terbiye ederken, namaz ruhumuzdaki kirleri giderir.

Müslüman namaz ile kıyam da ok gibi doğru olmasını öğrenir. Namaz insana uhrevi bir hedefi olmayan, meşru bir hedefe dayanmayan dünyevi bütün istek ve arzularını geri atmasını, şeytanın üzerindeki bütün hile ve planlarını bozup en doğru yol olan yola girmesini sağlar. Bunun bir ifadesi olarak Rabbimize  اِھْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقٖيمَ diye dua eder, bizi dalaletten korumasını dileriz.

Namazı bize Cenab-ı Allah şöyle tarif ediyor; “(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor”.  (Ankebut 45)

Namaz bizi insan onuruna yakışmayan çirkin davranışlardan, dinin ve aklın beğenmediği kötülüklerden uzaklaştır. Namaz bizi Hakk’ın sadık bir kulu yaparken, istikametimizin de doğru tayin edilmesine vesile olur. Öyle ki namaz niyetimizle doğru yola girişi formüle ederken, kıble istikametimizle dünyada ki doğru yönümüzü belirler.

Oruç ise bizim dilimizi tutmamıza ve azalarımıza hâkim olmamıza vesile olur. Oruçla dizginlemeye çalıştığımız sadece doymak bilmeyen midelerimiz değildir.  Sonu gelmez hırslarımız, tükenmek bilmeyen arzularımız, haset ve kinlerimiz, daha nice süfli duygu ve düşüncelerimize de dizgin vururuz.  İlahi hitabında; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı”. (Maide 183) buyurur Cenab-ı Allah’ımız!

Oruç takvanın ve verilen söze sadakatin bir göstergesidir aynı zamanda… Orucun başlangıcı imsaktır; yani sözümüze ve ahdimize sadakat göstermektir. Oruç dilimizi doğru da sebat ettirmek ve yalandan uzak tutmaktır. Oruç gözümüzü haramdan kurtarmak ve onu Kur’an ile nurlandırmaktır. Oruç işimizi doğru yoldan halletmek, rızkımızı da yalan ve haram bulaşmamış şekilde temizden elde etmektir.

Kim söz verip te Cenab-ı Allah’a misakını bozarsa, rahmet olan orucu ona zahmete dönüşüverir. Hz. Peygamber (sav) böyle orucu şöyle tarif eder; “Kim ki yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, Cenâb-ı Hak o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına hiç kıymet vermez, iltifat buyurmaz”. (Buhârî, Savm, 8)

Öyleyse oruçla midemizi ıslah ettiği gibi davranışlarımızı da ıslah etmeliyiz. İşimizi doğru yapmalı, sözümüzü doğru konuşmalıyız. “«Rabbimiz Allah’tır» deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”  (Ahkâf; 13)

Celal SÜRGEÇ

Balıkesir İl Müftüsü

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu