Saraylardan ve devlet makamlarından alınıp, İstanbul’dan Ankara’ya getirilen birçok mücevher ve tarihi eşyalar, iki kasaya doldurulup Maliye bakanlığının zemin katındaki bir odaya yerleştirilir. Üç anahtarlı kasaların anahtarlarından birinin Maliye Vekâletinde, ikincisinin devlet şurası Reisinde, üçüncüsünün Divan-ı Muhasebat Reisinde bulunmasına karar verilmişse de, bu anahtarlar bu kişilerde mevcut değildir.
1927 yılından 1951 yılına kadar maliye bakanlığı yapan zevata anahtarlar sorulmuşsa da hiç birinden bir cevap alınamamıştır. Nihayet 12 Haziran 1951 tarihinde kurulan bir heyet huzurunda kasalar açılarak sayım ve tespit işlemi tekrar yapılır. Bu işlemleri Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın mecliste açıklamasından sonra, Adana Milletvekili Sinan Tekelioğlu mecliste söz alarak soru önergesi verir. Mecliste yaptığı konuşmada; “Sayın arkadaşlar, Türk Milletinin yegâne servetini teşkil eden, müzelerde mevcut olan bu elmas, pırlanta ve avani eşyalar Ankara’ya getirilerek, uzun bir müddet metruk halde niçin bırakılmışlardır? Bu eşyaları akıbeti nedir?” Diye soru önergesi verir.
Diyarbakır milletvekili Nazım Özen’in sözlü sorusu, Seyhan milletvekili Sinan Tekelioğlunun soruları, Sivas milletvekili Sedat Zeki Örs’ün açıklamaları, bu görüşmelere Maliye bakanı Hasan Polatkan’ın verdiği cevapları, ayrıca Osmanlı saray ve hazinelerinin kimler tarafından nasıl yağmalandığı TBMM. De günlerce görüşülmesine rağmen birçoğunun yok edildiği meclis zabıtlarında mevcuttur.
TBMM. Zabıt ceridesi, 15.6.1951 tarih, doksanıncı birleşim, birinci oturum sayfa 232 – 237 de kayıtlıdır. Devrin iktidarı, hazine satma teşebbüsünde bulunanları veya ihmali olanları ortaya çıkarmaya çalışsa da, kesin sonuca ulaşamamıştır. Talan edilen tarihimizle beraber, eşyaları da karartılarak yok edilmiş veya değiştirilmiştir. Osmanlı tarihinin bir daha gün yüzüne çıkmaması için hem tarih ve hem de tarihi belgelerin çoğu yok edilmiştir.
Sayın okuyucularım;1950 de gerçekleşen hükümet değişikliği ve çok partili hayata geçiş sonrası yapılan meclis araştırmaları da bir sonuca ulaşmamıştır. O zamanki mecliste hararetli tartışmalara sebep olan hazine ve tarihi değerler, bir tarihle beraber yok edilmiştir. Koca bir dev olan Osmanlıyı dağıtıp, Abdülhamit Han gibi evliya padişahları tahtından zorla indiren zihniyetler, geriye bıraktıkları eşyalarını da yok etmek için yerli yamalıkları kullanmışlar ve hala da devam etmek istemektedirler. Osmanlı ruhunun izlerine ve milletin kendine sahip çıkan Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü zorlu gibi muhteremleri de zamanla darağacına gönderip katletmekten de geri kalmamışlardır. Hala Osmanlıyı kötülemekle bir sonuca varılacağını zanneden karanlık zihniyetler, son çırpınışlarını yaparak, bu ruhu silmek için birçok koalisyonlar kurmaktadır. Günümüzde yapılan saldırılar Osmanlı izlerini silmek için olsa bile, milletin vicdanında her gün biraz daha palazlanarak gelişip büyümektedir. Zira bu necip millet kimin hangi amaçlar uğruna çalıştığını iyi keşfetmiştir. Dün Abdülhamit Hanı, Menderes’i, Özal’ı, Erbakan’ı Muhsin Yazıcıoğlunu hedefine koyup, bir şekilde bertaraf ederek tarihe gömenler, bugün Sayın Erdoğan’ı ve bu necip milleti hedef alıp saldırmaktadır amma, bakalım Mevla neyler, neylerse güzel eyler. Hoşça kalın.